12

303 46 2
                                    

"Evet, her şeyimi hazırladım anne..." diye söylendim odama doğru ilerlerken. "Zaten orada da eşyalarım var. Önemli olanları aldım."

"Tamam, canım. Havaalanına da geç kalma sakın. Taksiye bin, tamam mı? Metroyla falan uğraşma. Batu nerede? O bıraksın hatta seni."

Koltukta oturan Barış'a baktım, hemen ardından telefonda bana endişeyle bakan anneme baktım. "Tamam, anne. Sen endişelenmesene. Ben ilk kez mi geliyorum?"

"Ay kızım öyle de ne yapayım? Aklım kalıyor. Sen Batu'ya söyle tamam mı?"

"Barış bırakacak beni, merak etme sen." dedim. İnatlaşmak istemiyordum. Hayır dersem ikna etmeye uğraşacaktı, tamam dersem de Batu'yu arayacaktı.

Kaşları yukarıya kalkarken dudaklarında keyifli bir gülümseme oluştu. "Siz galiba baya yakın bir arkadaş oldunuz?" dedi, ima ile.

"Anne, tamam... Ben kapatıyorum. İşlerim var daha."

"Öyle mi? Tamam, kızım. Sen işlerini hallet. Ayrıca işlerine benden selam söyle ve teşekkürlerimi ilet."

Anlamıştı yanımda olduğunu tabii ki de.

"Görüşürüz, anne akşam."

"Görüşürüz, canım."

Barış'ın yanına oturduğumda gülümseyerek ona baktım. "Yakalandık galiba biraz. Anladı."

"Kızmadı en azından yavrum."

'Yavrum' kelimesinin etkisiyle birkaç saniye boyunca ona bakakaldım sadece. Normalde bu tarz kelimeler beni pek etkilemezdi aslında ama galiba onun ağzına yakışıyordu ve beni etkilemeyi başarıyordu.

Etkilenmek için bahane de arıyordum galiba, bilmiyorum.

"Sen ne yapacaksın bu on günlük süreçte? Anlat bakalım biraz."

Sehpadaki kahve bardağına uzanırken başını iki yana salladı. "Aynı şeyler." diyerek kahvesinden bir yudum içti. "Yani, antremana giderim, eve gelirim. Belki bizimkilerle çıkarız falan. Pek bir şey olmaz yani."

"Acaba sizinkilerle tekrardan Kleopatra'ya gider misiniz?" diye imayla sordum. Bizim karşılaştığımız gece kulübüydü. Niye böyle saçma bir soru sorduğumu da bilmiyordum ama içim içime sığmıyordu. Sanki benim yokluğumda hayatına bir anda birisi girecekmiş gibi hissediyordum.

"Sen beni mi kıskanıyorsun acaba?"

"Yok, canım. Ne kıskançlığı. Hani olur da gidersen diye... Merak ettim."

Belimden tutarak beni kendine çektiğinde nefesim kesildi, kalp atışlarım hızlandı. Sadece yüzüne bakakalırken vücutlarımızın bu kadar yakın olması ve belimi sıkıca tutan eli vücut ısımı arttırıyordu. Bu kadar yakınlığa gerek var mıydı emin değildim çünkü birazdan bayılabilirdim.

"Çok meraklısın bugün. Beni şaşırtıyorsun."

"Ben hep meraklıyımdır aslında." diyerek verilebilecek en saçma cevaplardan birini verdim çünkü beynimin varlığını dahi hissedemiyordum.

Dudakları kıvrılırken yavaşça diliyle dudaklarını ıslattı. Gözlerim dolgun dudaklarına kayarken istemsizce titrek bir nefes almıştım.

Bu kadar etkilenmemeliydim.

"Güzel bir şey bu."

"Güzel mi?" diye sordum şaşkınlıkla. Başını sallarken diğer eliyle bacaklarımı tuttu ve bacaklarının arasına yerleştirerek bedenlerimizi  daha da yakınlaştırdı. "Genelde insanlar rahatsız olur."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin