❁❁❁
Yüzümün bile gözükmediği, üstüme çektiğim yorganın altından Sunghoon ve Sunoo'nun konuşmalarını duyabiliyordum. Burada olduğumu belli etmemek için nefes alış verişimi düzene soktum.
"Sunoo benim sana bir şeyler söylemem gerekiyor " dedi Sunghoon. Ne söylecekti? Yoksa ona aşkını itiraf mı edicekti? Sunoo da onu seviyor muydu? Birlikte olurlar mıydı, ben ne olacaktım.
Sunoo uzun bir süre sessiz kaldı. Yanlış şeyler yapıyorlar diye çok korkuyordum. Fakat sonunda Sunoo sessizliğine bozdu ve konuşmaya başladı.
"Sunghoon ben seni hep arkadaş olarak sevdim. Ben sana o gözle bakamam. Yapamam bunu. Özür dilerim ama olmaz, olamaz."
Sunoo, dediklerinden hemen sonra kaçar gibi odadan çıktığını kapının kapanma sesinden anladım. Rahatlamıştım. Çünkü Sunoo onu sevmiyordu. Birlikte olamazlardı.
Sevinmişken birden aklıma Sunghoon geldi. Hâla sesini duyamıyordum. Reddedilmenin verdiği efkârla sanırım sadece düşüncelerle boğuşuyordu. Bu durumda bile onu düşünüyordum.
Acaba çok üzülmüş müydü? Ağlıyor muydu? Kalbi kırılmış mıydı? Ona destek olmalı mıydım?
Kafamı yavaş yavaş yorganın altından çıkardım. Sunghoon, sırtı bana dönük bir şekilde sandalyede oturuyordu. Omuzları inmişti. Arkadan bile kahrolduğu belli oluyordu.
Ona destek vermek için ayağa kalktım ve yavaş yavaş yanına ilerledim. Omzuna dokundum ve fazla üzülmemesi için birkaç şey söyledim.
"Bak Sunghoon. Hayat her zaman güzel olmayabilir. Önünde bir sürü zaman var. Bu süreçte karşına bir sürü insan çıkıcak. Biri seni terketti diye hepsinin terkedeceği anlamına gel-"
Sunghoon konuşurken bir anda beni sağ omzumdan itti ve sendelememi sağladı. Yüzünde öfke vardı. Yine şeytana uymuştu. Deliye döndü." Kes sesini artık Niki! Senin aptal tavsiyelerini dinlemeyeceğim. Ne bu üzgün surat, senin şuan dünyanın en mutlu insanı oluyor olman lazımdı! Bırak, bırak o tuttuğun sahte gülüşünü. Çok mutlu olmuşsundur ha! Sunghoon bana kaldı diye düşünüyorsundur! Hayır Niki! Ben asla seni sevmeyeceğim. Sen asla bana layık biri olmayacaksın! "
Sözler. Sözler ve sözler. Bazen insanın kulağına ninni gibi gelir. Onu rahatlatır, güvende hissettirir. Bunlar iyi sözlerdir değil mi, peki kötü sözler? Bir insana kötü sözler söylediğinde onu öldüremezsin. Çünkü başından, vücudundan veya bir yerinden kan akmıyordur. Peki gerçekten öldürmemiş mi olursun onu?
Peki içi, onun içi? Hiç görebilir misin içini? İçinde kaç kez bıçaklandığını, katledildiğini. Daha fazla acıtır değil mi? İnsanlar dıştan göremez sadece sen hissedersin onu. Anlatamazsın içindeki yarayı, konuşmazsın onun hakkında. Peki katil midir insanın içini mahveden, sahte katil mi denir?
Sunghoon'unda benim sahte katilimdi. Söylediği sözlerle kalbimi bıçakladı. Ne gerek vardı bu kadar üzmeye? Ben onun için yeri geldiğinde dalga geçeceği, yeri geldiğinde iyi davranacağı biri miydim?
Çekti gitti. Beni bu dört duvar arasında yanlız bıraktı. Haraket edemiyordum. Bana o sözleri söylediği noktadaydım. Bir şey hissediyor muydum, bilmiyorum.
Gözlerim kararıyordu. Yine bayılmak istemiyordum. Neden bayılmak istemiyordum? Yine üyelerin yanında küçük düşeceğimi sandığım için miydi? Gerçekten bu durumda bile bunu mu düşünüyordum.
Zar zor kendimi yatağa attım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Başım ağrıyor, çok sıcak hissediyor, midem bulanıyordu. Her zaman bulunduğum odanın ışığı beni boğuyordu. Daha fazla dayanamadım, uykum gelmişti, gözlerimi kapattım.
❁❁❁