[2. BÖLÜM]: INFERNO

148 27 58
                                    

Aramızdaki mesafeyi açarak iki adım gerilediğimde bakışları yere, botlarımın durduğu beton zemine indi.

Mavi gözlü konuşmaya devam etti. ''Inferno'yla tanışmak korkutucu mu?''

''Hayır.'' Cevabım netti. Tereddütsüz konuşmam ilgisini çekmiş gibi kafasını yana yatırdı.

''Peki neden geri gidiyorsun?'' Bakışları durduğum yere inerken onu takip ettim. Köşeye kadar ilerlemiştim.

''Ne istiyorsun?'' Duruşundan taviz vermeden sırtını dikleştirirken mavi gözleri bana döndü. Gözleri kararlı, duruşu dikti. Diğerleri de onun gibi duruyor, onun gibi bakıyordu. Hepsi farklı olsa da tek bir kişiymiş gibi hareket ediyorlardı.

Aramızdaki mesafeyi birkaç adımda kapattı. İri bedeni tekrar yakınıma gelmişti. Görüş açım diğerlerine kapanırken bakışlarımı ona kilitledim. Ellerini göğsünde birleştirerek rahat bir tavırla kafasını yana eğdi.

''Ne istiyorum, Ay kızı?''

Sustum. Öyle ki o da cevap vermemi beklemiyor gibiydi. Mavi gözleri mor harelerimi delip geçti.

''Albinosun,'' Dedi yarı soru sorar yarı bilmiş bir edayla.

''Öyleyim.'' Sırtımı dikleştirmek istedim. Diğer üçü de kısık gözlerle bana bakarken kendimi korumak adına bir elimle cebimdeki bıçağı kavradım.

Gözleri ağır ağır benden çekilirken bakışları cebime, bıçağı kavradığım elime indi.

''O bıçak beni öldürmez.'' Elimin altındaki bıçak bana bile gerçekliğini zar zor kanıtlarken onun öylesine bir şeyden bahsedermiş gibi rahatça bıçağı bildiğini söylemesi tüylerimi diken diken etmişti.

Gözleri bu kez tamamen benden çekilip kısa bir süre arkasındaki üç adama baktı, ardından tekrar bana döndü. ''Onlar ise sen daha hareket bile edemeden bıçağı bedenine saplar.''

Sessizliğim onun en büyük cevabıydı. Korktuğumu biliyor, bu yönümle rahatça oynuyordu.

Saniyeler sessizlik içinde geçerken elini bana doğru uzattı. Talebi netti, bu yüzden bıçağı cebimden çıkardım. Parmaklarım hala soğuk metali kavramış bekliyor olsa da avucumun içindeki küçük bıçağı yavaşça elinin içine bıraktım.

Parmakları bıçağın üstüne kapandı. Benim aksime duruşu kararlı, bakışları sertti. Bıçağı kendi cebine sokarken birkaç adım gerileyip ona doğru yürümemi bekledi.

İçinde bulunduğum durumdaki bütün hamleler aleyhime işlerdi, bunu biliyordum. Bu nedenle zorluk çıkarmadan dediğini yaptım. Yine dördünün arasında kalmıştım.

Her birinin bakışları bütün yoğunluğuyla üzerimde geziniyordu.

''Inferno'nun,'' Dedim sesimi olabildiğince sabit tutarken. ''Sadece dört adamdan oluşması şaşırtıcı. Yaptıklarınız göz önüne alındığında daha büyük bir grup beklerdim.''

''Yapabildiklerimizi birinci elden görsen, emin ol böyle konuşmazdın.'' Bakışlarım sesin sahibine döndü. Asker tıraşı olan saçları ve kaşındaki çizikle bana bakıyordu. Gözleri siyaha yakın, bakışları yoğundu. İri vücudu diğerlerine nazaran daha çok belirginken ellerini ceplerine soktu. Sözlerinin arkasındaydı. Bunu duruşu dahil bedenindeki her hücresi haykırıyordu.

''Mavros'un peşine düşmek kolay değildir.'' Bedenim kaskatı kesildi. Biliyorlar.

Bakışlarım konuşan adama döndü. Saçları mavi gözlü adamınki gibi ensesinde bitiyordu. Asker tıraşı olan adamdan daha iri olmasa bile en az onun kadar iriydi. Benim ona baktığımı gördüğünde o da bana döndü. Kahverengi gözleri parlıyordu.

ÖLÜLER ŞARAP KOKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin