Kiyomi dirseğini adamın göğsüne doğru savurdu. Böyle bir kuvvetle kaburgalarının kırılması şaşırtıcı olmazdı. Ama sadece hafifçe kaşlarını çatmış ve Kiyomi'nin kendisine doğru yönelen bileğini kavramıştı, Kiyomi'nin tuttuğu kör bıçağı görünce gülümsedi.
Adam Kiyomi'nin bileğini büktü.
Videoda ses yoktu ama Kiyomi'nin acı içinde çığlık attığı açıkça görülebiliyordu. Elindeki bıçak sertçe yere düştü.
Yandan görülen yüzünde hiçbir ifade yoktu. Taeui bilinçsizce yumruğunu sıktı. Kalbinde bir yerler donmuştu. Etrafındakiler nefes bile almayacak kadar sessizdi.
Adam Kiyomi'nin diğer kolunu tuttu ve tek eliyle onu boğdu. Kiyomi'nin boynu büyük eline tam oturdu. Parmakları nereye geçerse geçsin Kiyomi'nin boynunda uzun siyah bir iz bırakıyordu. Taeui kaşlarını çatarak izlere baktı. Orada çamur yoktu, bu yüzden eldiven kirlenip ıslanmış olamazdı. Bu neydi böyle...
Ve sonra aniden fark etti.
Siyah değildi. O kadar derin koyu kırmızı bir çizgiydi ki siyah gibi görünüyordu. Belki de eldiven bile siyah değildi ama yapışkan kırmızı bir sıvıyla kaplanmıştı...
Taeui'nin yüzündeki ifade yavaş yavaş kayboldu. Kırmızı sıvı hakkında çılgınca tahminlerde bulunduğu anda, Kiyomi'nin boynunu tutan adam başparmağıyla bastırarak Kiyomi'nin köprücük kemiğini deldi.
"Yok artık..." dedi Taeui istemsizce. Gözlerinin önündeki görüntüler o kadar canlıydı ki dili tutulmuştu, konuşamadı. Sırtında bir ürperti hissetti.
Boynu delen parmak yavaşça geri çekildi. O parmaklar şimdi eskisinden bile daha koyu bir sıvıyla lekelenmişti.
Kiyomi'nin gözleri beyaza döndü, boğazı kesilmiş bir ördek gibi kasıldı. Acımasızca yere fırlatıldı. Taeui hala kaşları çatılıyken göğsünü ovuşturdu.
Adam bir kez daha orada durdu, doğrudan kameraya bakıyordu. Taeui soğuyan dudaklarını parmak uçlarıyla ovuşturdu. Yine o bakışla karşı karşıyaydı. Sanki çıplak elleriyle birinin boynunu delen kişi o değilmiş gibi, yüzü hala soluk ve sakindi. Bu, Taeui'nin daha da ürpermesine neden oldu.
Adam bir anlığına kameraya baktı ve aniden alaycı bir şekilde sırıttı. Hemen ardından ekran siyah eldivenle kapandı ve video sona erdi.
Sırada başka dövüş videoları vardı, ancak o adamın son gülümsemesi Taeu'nin retinalarına kazınmış gibiydi. Kalbi soğuktan titriyordu.
"Bu kişi... ne..." Taeui belli belirsiz fısıldayınca yine yavaş bir fısıldamayla verilen cevap duyuldu. "O Avrupa şubesinden bir deli. Rick, Avrupa şubesindeki hiç kimsenin dokunamayacağı bir deli." Tou yorgun bir sesle cevap verirken ifadesi sertleşti.
"Sadece Avrupa şubesi değil, merkezde ve diğer tüm şubelerde de dokunulmaz olmasıyla ünlü o piç." Arkasından Carlo'nun ağır sesi geldi.
"Avrupa şubesinden Riegrow. Deli Rick olarak da bilinir."
"Riegrow..."
"Onun yüzünden Kiyomi boğazına bir tüp sokturmak zorunda kaldı ve ölümle mücadele etti. Zamanında tedavi gördüğü için şanslıydı ve kıl payı kurtuldu." Taeui videodaki adamın zihninde dolanan görüntüsünü diğerlerinde de görmüş gibiydi. Kaşlarını çatarak dönüp Tou'ya baktı. "Yine de örgütün herhangi bir önlemi yok mu? Kameralara yakalanma konusunda bile böyle rahat mı yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASSION
AçãoDahi ikiz kardeşi Jeong Jaeui'ye kıyasla Jeong Taeui, kendisinin ortalama birisi olduğunu düşünüyordu. Amcası Jeong Changin'in zorlayıcı isteği üzerine altı aylığına, Birleşmiş Milletler İnsan Kaynakları Geliştirme Örgütü (UNHRDO) için çalışmaya baş...