Taeui banyo kapısını kapattı ve masaya yaklaştı. Aynaya bakınca yansımasını gördü. Muhteşemdi. Tüm vücudu ergenlik çağındaki masum bir çocuk gibi kıpkırmızıydı.
"Kendini daha iyi idare etmelisin Jeong Taeui. Askerden yeni çıkmana rağmen kendini böyle salıveriyorsun. Burası kolayca kafa bulabileceğin bir yer değil." Taeui kendi kendine mırıldanırken yanaklarına hafifçe iki kez vurdu. Ekrandaki tanıdık numarayı görünce bir an düşündü ve sonra yanıp sönen ışığa bastı. "Alo."
".....Bu günlerde neden hep sen telefona cevap veriyorsun anlamıyorum."
Taeui bu alıştığı numarayı tanımıştı ve gerçekten de ekranda zarif ve güzel eller belirdi.
Birdenbire Xinlu'num elini hatırladı. Xinlu'num eli, narin parmakları olan bu elden daha küçük ve daha sevimliydi. Balmumu ve camdan özenle işlenmiş gibi görünen bu elden tamamen farklıydı. Bu ele dokunmak nasıl bir hissiyattı acaba? Xinlu'num sıcak ellerinden farklı olmalıydı.
Taeui, Xinlu'yu düşünürken acı bir şekilde gülümsedi.
"Eh, bunu soran ben olmalıyım. Amcamı ne kadar sık arıyorsun da ne zaman gelsem senden arama geliyor?"
"Daha doğrusu her aradığımda sen orada oluyorsun, Taei. Ama son zamanlarda onunla daha sık iletişime geçiyorum. Daha önce neredeyse hiç aramazdım."
"Neden? Amcam sana Laurent Gastilet'in kitabını mümkün olan en kısa sürede göndermen için ısrar mı etti?"
Taeui bir sandalye çekip otururken gülümsedi. Ama düşününce bu adam sadece eski kitap satıcısı değildi. Ya da belki de bu onun yan işiydi.
"Haha, o kitabı çoktan gönderdim. Deniz yoluyla geliyor, bu yüzden ay sonundan önce varmış olması gerekir." İlay güldü. Sesi mekanik olmasına rağmen hala hoştu ve Taeui'nin rahatlamasını sağladı. Isınan vücudu biraz soğumuş gibiydi. Bu ferahlatıcı his hoştu. Bu çağrıyı cevaplamak konusunda tereddüt etmişti ancak doğru kararı vermiş gibi görünüyordu. Bu adam onda ferahlatıcı ve canlandırıcı bir his uyandırıyordu. Taeui eliyle önüne gelen saçlarını taradı ve belli belirsiz gülümsedi.
Taeui kendi kendine o kitap gelirse buraya gelip okuyacağını düşündü.
Aralarında bir sessizlik oluştu. İlay sanki düşünüyormuş gibi parmaklarını masaya vurdu. "Taei. Bir şey mi oldu?" Derin ses konuştu. Sinir bozucu olabilirdi ama şaşırtıcı bir şekilde bu onu rahatsız etmedi. Onun yerine daha fazla konuşmak istemesine neden oldu.
"Bir şey olmuş gibi mi görünüyor?"
"Yüzün her şeyi anlatıyor, kıpkırmızısın."
"........." Taeui elinin tersiyle sertçe yüzünü ovuşturdu. Az önce biraz sakinleşmişti ama şimdi yüzü yine kıpkırmızıydı.
"Yüz ifaden karmaşık görünüyor. Bir adayla sınırlı basit bir dünyada sıkışıp kalmış durumdasın. Bu kadar dert edecek ne var?"
"....İlay. Eğer sen olsaydın..." Taeui sözlerini uzattı. Tereddüt ediyordu çünkü iyi tanımadığı birini sarhoş saçmalıklarını dinlemeye zorluyormuş gibi hissediyordu. Ama sözcükler çoktan dudaklarından dökülmüştü. "Hiç cinsel açıdan ahlaksız bir durumda bulundun mu?" diye sordu Taeui ciddi bir şekilde.
Karşı tarafta kısa bir sessizlik oldu. Sonra adam, sanki hiç düşünmediği bir konuymuş gibi sakin bir sesle cevap verdi. "'Cinsel açıdan ahlaksız durum' derken neyi kastettiğini bilmiyorum. Nasıl bir özel durumdan bahsediyorsun? Ahlaksız ilişki, hmm, ensest mi? Yoksa evli biriyle ilişkiye girmek mi? Ya da cinsel saldırı ve tecavüz... Ya da insanların koyduğu başka tabular mı...? Muhafazakar bir bakış açısından eşcinsel bir ilişki de olabilir. O kadar çok şey var ki, hangisini kastettiğini bilmiyorum. Birini seç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASSION
AcciónDahi ikiz kardeşi Jeong Jaeui'ye kıyasla Jeong Taeui, kendisinin ortalama birisi olduğunu düşünüyordu. Amcası Jeong Changin'in zorlayıcı isteği üzerine altı aylığına, Birleşmiş Milletler İnsan Kaynakları Geliştirme Örgütü (UNHRDO) için çalışmaya baş...