25. Geçmişin yankısı

770 56 313
                                    

"Bana veda ettiğin günden beri, kalbimde bir yanık iz bıraktın; seni unutmak, her nefesimde yeniden acıyı hatırlatmak gibi oldu..."

- Laurana -

Not: Bu kitapta geçen kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünü olup her bir ayrıntısına kadar kurgudan ibarettir!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Not: Bu kitapta geçen kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünü olup her bir ayrıntısına kadar kurgudan ibarettir!

🖤🌙



Kelimeler, yetersiz ve eksik kalır çoğu zaman; içindeki acıyı anlatmak, adeta bir hayal kırıklığının yankılarını çözümlemeye çalışmak gibidir. Çözülemeyen bir denklem gibi, ruhun derinliklerindeki yaralar, hiçbir merhemin, hiçbir ilacın iyileştiremeyeceği kadar karmaşıktır. Geceleyin, karanlıkta sessiz çığlıklar yükselir, bu sessizlik içinde yankılanan keder, bir zamanlar parlak olan umut ışığını soldurur. Ruhun yaraları, geçmişin tozlu raflarında biriktirilmiş hatıralar gibi, her an canlanarak her yeni güne yük getirir. Her acı, bir zamanlar güzel olan şeylerin körelen hatıralarında yankılanırken, kalp, bir yüzyıllık suskunluk içinde, yalnızlığa terkedilmiş bir şehir gibi sessizce çürür. Ve en derinlerde, en karanlık köşelerde, bu yaralar zamanla birer veba gibi yayılır, hiçbir merhem ya da teselli dolusu söz bu kara talihin lanetini ortadan kaldıramaz.

Bu karanlıklar içinde merhemi asla bulunmayan yara ise sevdadır. Kaçamadığın, kalbinde gömüp üzerine toprak atamadığın, izlerini maziye kadar taşıdığın yaranın adıdır sevda.

Sevdanın karanlık derinliklerinde, acının en yoğun hali bulunur; her bir sevda sözcüğü, yüreğin en gizli köşelerindeki yaralara dokunur, sanki bir bıçak gibi. Aşkın verdiği o tarifsiz haz, bazen en büyük yarayı açar; her umutla yeşeren his, nihayetinde birer mezar taşına dönüşür. Sevda, bir zamanlar parlak yıldızların altında kurulan hayaller gibi, şimdi gri ve kasvetli bir puslu günün hatıralarında asılı kalır. Her bakış, her dokunuş, kaybolan bir zamanın hüzünlü yankıları gibi, kalpte derin izler bırakır. Aşk, ilk başta bir şarkının tatlı nağmeleri gibi gelirken, zamanla içindeki yalnızlık ve boşluk, birer çığlık olarak yankılanır. Sevda, ne kadar derin olursa olsun, içindeki yarayı gizlemeyi başaramaz; o aşkın tatlı hatıraları, bir zamanlar şenlikli olan kalpte, şimdi solmuş ve eksik kalan bir ömrün işaretleri olarak kalır. Her ne kadar sevda güzellikleri, kalpten kalbe taşınsa da, her taşınma, eski yaraların açılmasına ve yeni acıların eklenmesine neden olur.

GECE GİBİYİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin