Düğümlenen boğazımla sertçe yutkundum ve gözlerimi sıkıca kapadım.
Ölmek istemiyorum. Lütfen...
Ölümün eşiğindeyken bile ölmemek için dua ediyordum. Soğuk bir hava içimi titrettiğinde ruhumun bedenimden ayrıldığını sanmıştım. Ta'ki... Bir elin beni sertçe ittirip, karşı kaldırıma düşmemi sağlayana kadar.
NE YAPIYORSUN SEN?!
KAFAYI MI YEDİN?!
NEDEN YOLUN ORTASINDA OTURUYORSUN AMINA KOYAYIM?!Sanırım gerçekten felç olmuştum. Ne konuşabiliyordum, ne'de hareket edebiliyordum.
APTAL MISIN SEN?! ÇOCUK GİBİ AĞLAMAK YERİNE YÜZÜME BAKIP BİR ŞEY SÖYLE!
Hyunjin delirmiş gibi görünüyordu. Sürekli olarak bağırıyordu, kendini kaybetmiş gibiydi. Titreyen dudaklarımı araladım ve kendimi konuşmaya zorladım.
B-ben... Öz-özür dilerim.
Hyunjin yumruğunu sıkarak sertçe yere vurdu. Kafamı kaldırıp, etrafa bakamıyordum ama adım kadar eminim ki şuan herkesin gözü üzerimizdeydi.
Hiç bir şey düşünemiyordum. Kendimi kontrol edemiyordum. Sanki... Sanki bir anda vücudumdaki güç kesilmişti ve ben en dibe düşmüştüm. Ağlıyordum... Ama onu bile ben yapamıyordum. Öylesine süzülüyordu yaşlar yanaklarımdan ve ben öylece duruyordum.
Yazardan~
Hyunjin bir süre sessizce sakinleşmeyi bekledi. Yavaşça dizlerinin üstüne düştüğü yerden kalktı. Yerde hareketsizce durup, ağlayan Felix'e baktı. Eğilip,bir elini beline, diğer elini bacaklarının altına götürdü ve kucağına aldı.
Karşı yola geçip, bir taxi çağırdı. Kimseyi umursamadı Hyunjin, zaten umrundada değildi. Felixi tek koluyla rahatlıkla tutarken boşta kalan eliyle taxinin kapısını açtı. Felixi kucağından indirmeden taksiye bindi.
Taxiciye adresi söyledikten sonra arkasına yaslandı ve bekledi.
Felix bu adresi daha önce hiç duymamıştı. Nereye gittiklerini bilmiyordu ama yanında Hyunjin olduğundan hiç endişeye kapılmadı. Zaten istesede şuan bir adres için endişelenemezdi.
~~~
Yaklaşık 20 dakikalık yolun sonunda oldukça şık ve lüks görünümlü bir binanın önünde durdular. Hyunjin Felixi bırakmadan taxiden indi ve binaya doğru yürümeye başladı.
Felix buraya daha önce gelmemişti. Kendi oturduğu yerde gayet şık ve hoş görünüyordu ama burası çok daha hoşuna gitmişti. Binanın bahçesinde düzenli ve sırayla dikilmiş laleler vardı. Hepsi beyaz renkti, hoş bir görüntü sunuyordu.
Bahçedekiler sadece lale'lerle bitmiyordu. Büyük kiraz ve süs ağaçlarıda vardı. Binanın çatısında yanıp, sönen loş ışıklar vardı.
Hyunjinin kucağında biraz kıpırdanıp, kafasını kaldırdı. Tam o an gözüne bir balkon çarptı. Balkonda boydan, boya asılı rengarenk ledler sırasıyla yanıp sönüyordu. Aşağıdan görüldüğü kadarıyla, balkon duvarlarında yapay çiçek ve yapraklar asılıydı.
Hyunjin ağır adımlarla binanın kapısına doğru yürüdü. Felixi kucağından indirmemeye kararlıydı. Bir eli Felixin bedenini sıkıca tutarken diğer eliyle cebinden anahtarını çıkarıp, kapıyı açtı. Binanın içindeki uzun koridorun sonunda asansöre binip, beklediler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frackles / Hyunlix
FanfictionAnne ve babasını kaybettikten sonra depresyona giren Lee Felix arkadaşlarının tavsiyesi ile beraber karaoke odalarına giderler. Yanlış karaoke odasına giren Lee Felix ve arkadaşlarının başı belaya girer ve Kaçmak için tanıştıkları 4 liseli çocukla b...