12.Bölüm

218 38 7
                                    



Acılı Bakış Part 2



Durgun bir deniz çok tehlikelidir. Neyin başına geleceğini önceden de göremezsin, su ne kadar sakinse altında yatan kargaşa o kadar korkutucudur.

Bu suyun altı gözüküyordu, neyin başıma geleceğini görebiliyordum. Su durgundu, tehlike girdiğim bu denizin içinde çoğalıyordu. Su artık eskisi kadar durgun değildi. Artık koca koca dalgalar vardı, beni kıyıdan uzaklaştıran dalgalar.

Gözümü bembeyaz, pürüzsüz tavanın yüzeyini görerek açtım. Burnuma dolan ilaç kokusu mide bulandırıcıydı. Başıma çivi çakıyorlardı sanırım, acının tarifi buydu çünkü.

Ne yaşadığımı o dakikalar hatırladım. Hatırlamak daha çok midemi bulandırıyor başıma daha çok çivi çakıyordu.

"Dediğim gibi Aral bey. Kriz anında kendini çok kasmış bu nedenle bayılmış. Şu an durumu iyi, dinlenmeli ve serum takviyesi almalı."

Kulaklarıma kalın ancak otoriter sese sahip kişinin konuşması geldiğinde başımı kaldırıp sesin geldiği yöne çevirmek istedim ancak olduğum yerde uzanmaktan başka bir şey yapamadım.

"Anladım. Tahmini ne zaman uyanır ?"duyduğum bir başka ses ise tanıdıktı. Sesini işitmemle karnım kasıldı, mide bulantım katlandıkça katlandı.

"Serum bitmişse eğer şu an uyanması gerekiyor gidip bakalım."kapının açılmasıyla adım sesleri daha çok yaklaştı. Gözlerim açıktı, kapatma gereksimi duymadım.

"Ah Hava uyanmışsın!"dibime gelen bedenle ilk görüş açıma giren yüz doktor olduğunu düşündüğüm adamın yüzüydü. Beyaz önlüğünün cebinden çıkardığı kalemi gözümün önüne getirerek hareket ettirdi.

"Benim için kalemi takip eder misin?"dedi zarif bir sesle. Gözlerim yavaş yavaş hareket eden kalemi takip etti. Gülümseyerek kalemi tekrar cebine attı karşımdaki yüz. Ve görüş açımdan çıkarak geriledi.

"İyisin. Serumunda bitmiş, şu yatağı biraz kaldıralım bakalım."yatağın başlığı gıcık bir sesle yavaş yavaş kalktı. Artık görüş açıma midemi yakan adamın bedenide gelmişti. Ayaktaydı, iki elide takım elbisesinin kumaş pantolonun cebindeydi. Yüzü her zamanki gibi duygusuz durgun bir deniz gibiydi.

Saçları dağılmıştı, bir adım yaklaşarak doktorun arkasında durdu. Baştan aşağı beni süzdü, gözlerini sakince kapatarak başını kapıya doğru çevirdi. Bir şey onu rahatsız etmiş gibiydi. Bir elini göz pınarcığına koyarak sıktı.

"Ben iyiyim." Sesim sonunda çıkmıştı. Kısık ve pürüzlü olan sesimi öksürerek düzeltemeye çalıştım. Doktor kafasını sallayarak gülümsedi.

"İyisin tabi." Doktor ayağamın ucundaki masadan aldığı dosyayı açarak az önce cebine attığı kalemle bir şeyler yazdı. "Bir saat sonra seni taburcu edeceğiz. Vereceğim ağrı kesiciyi bir hafta içersen kasların gevşeyecek be bir haftaya ağrın sızım kalmayacaktır Hava." Bir kaç adım gerileyerek Aral'ın yüzüne baktı.

Aralarında geçen sözsüz bakışma kısa sürmüştü. Doktor yavaşça odadan çıkarak kapıyı arkasından kapattı. Artık odada sadece ikimiz kalmıştık.

Aral yüzüme bakmadan yatağın yanında duran sandalyeyi çekerek yavaşça oturdu. İki ayağını rahatça açarak sırtını sandalyeye verdi. 

Yüzüne bakıyordum ancak o benim yüzüme bakmıyordu. Gözleri üstümü örtükleri beyaz örtüye takılı kalmış gibiydi. Düşünceli gözleri ağır bir hareketle yüzüme geldi.

"İyisin."dediği tek kelime buydu. Boğazını temizledi, bir süre gözüme baktı. Tekrar gözünü örtüye diktiğinde anladığım tek şey gözlerime bakamamsıydı. Suçluluk duygusunu hissediyor muydu?

"Neden yüzüme bakamıyorsun?"dediğimde gözleri hızlıca yüzüme gelmişti. Bir şaşkınlık kırıntısı gözlerinde gördüm, iki kaşını çatarak sırıttı.

"Bakıyorum."dedi histerik bir sesle, ama gözleri tam tersini söylüyordu. Dudağımı ıslatarak iyice oturur pozisyonuna geçerek sırtımı hastane yatağına yasladım.

"Ama eskisi gibi bakamıyorsun. Yoksa pişman mısın?" Bu sorular ağzımdan istemeyerek çıkıyor gibiydi. Sormak istiyordum ama sesli dile getirmek ve bunu duymak rahatsız olmama sebep olmuştu. Eskiden nasıl bakıyordu ki Hava? Neyin sorgusunu çekiyordum?

Tek kaşını kaldırarak gözlerini kıstı. "Nasıl bakıyorum şu an sana Hava?"dediğinde köşeye sıkışmış gibi hissetmiştim. Bakışlarımı yüzünden çekerek örtünün üstünde duran ellerime çektim. Sol elimin üstünde bir iğne girişi vardı. Diğer elimi iğnenin üstüne koyarak parmağımla etrafını dolaştım.

"Hava?"dedi kısık sesle. Neden konuşmuştum ki? Konuşunca hep böyle oluyordu işte. Ne diyeceğimi bilmiyordum, ne olacağını bilemediğim gibi.

"Öfkeli."dedim mırıldanarak. Gözlerimi kaldırarak gözlerine baktım. "Acımasız,duygusuz."devam ederek konuştum. O ise her bir kelimemde kaşlarını daha çok havalandırdı. Dudağımı ıslatarak derin bir nefes aldım.

"Şu an ise sadece duygusuz ve pişman olmuş gibi bakıyorsun. Sanki gözlerin özür diliyor gibi..."dilimi ısırmamak için zor duruyordum.

Sertçe yutkunarak gözlerini serumun kablosuna doğru çevirdi. Dudağını büktü. "Öyle mi?"dedi kısık sesle. Birden ayağa kalkarak sandalyeyi tekrar eski yerine koydu ve ayakta dikilerek yüzüme duygusuz bir yüzle baktı. Bu dediklerimle bakışlarını tekrar değiştirmiş gibiydi.

"Öyle." Dedim. Artık susmalıydım ama susmak istemiyordum. Özelikle bayılmadan önce yaşadıklarımdan dolayı. Ben evlenmiştim.

"Yanlış görmüşsün o zaman."dedi sert bir sesle. Bakışalarını yüzümden çekerek arkasını döndü. Ağır adımlarla kapıya yürüdü.

"Hemşireyi çağırıyorum sende hazırlan."dedi kapıyı açarak. "Artık şu lanet yerden çıkalım."dediğinde çoktan kapıdan çıkmış ve arkasından kapıyı kapatmıştı.

Benden mi kaçıyordu?

:::






Kısaa bir kesit atıyorum çünkü okuyabilecek kişileri görmem gerekiyor. Azınlığın çoğu wattpada hala giremiyor. Vpn olsa bile...

Eğer bölüme 100'den fazla yıldız ve yorum gelirse Acılı Bakış Part2 bölümünü tamamıyla yayınlayacağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SON SÜRATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin