[-8-]

1.7K 197 322
                                    

Gözlerimi kalabalık kantinde gezdirdim. Bakışlarım Selim'de durdu. Ter içinde oturduğunu görünce sırıtarak ona doğru ilerledim. Kesin babası yine bir sürü evrak mevrak taşıttırmıştı çocuğa.

Ona doğru yürürken bir bedene çarptım ve iriliği yüzünden geriye sendeledim. Başımı kaldırıp baktığımda oldukça uzun boylu, kilolu bir çocuğa çarptığımı gördüm.

"Önüne baksana lan cüce!" Dedi beni omzumdan itip.

"Çık şurdan ya." Diyerek umursamazca yanından çekip gidecektim ki beni yakamdan tuttu ve geriye geçti. Küfrederek geriye sendeledim.

"Özür dile bakayım abinden cüce." Dedi sırıtarak. Yanındaki iki arkadaşı da kocaman sırıtıyordu.

Gözlerimi kısarak kollarımı göğsümün altında bağladım bilmiş bir tavırla. "Asıl sen benden özür dile," Çocuk kalın kaşlarını çattı. "İki kişilik yer kaplayarak kişisel alanıma giriyorsun."

Çocuk üstüme doğru bir adım attığında uzun boyundan dolayı başımı kaldırıp baktım ona. "Sen bana şişko mu demek istiyorsun lan!?"

Dudaklarımı büzüp "Yok estağfurullah," dedim. "Kemiklerin iri diyelim..." Onu süzdüm bir kere. "Belki biraz da organların."

İnsanların dış görünüşleriyle alay edecek biri değildim, kavga anında bu aklıma bile gelmezdi. Ama bu çocuk benim boyumla dalga geçiyorsa ben de aynı şekilde onunla dalga geçerdim. Hem ilk bana cüce demesini ve itmesini görmezden gelmiş, çekip gidecektim, o kendisi uzatmıştı.

Arkadaşları sesli bir şekilde güldüğünde çocuğa en masum(?) gülümsememi atıp  Selim'e doğru bir adım attım. Onun yerinde olmadığını görünce etrafıma baktım. Nereye gitmişti iki dakika da?

"Kimle alay ediyorsun sen ibne!" Diyerek beni tutup sertçe savurduğunda hayvan gibi olmasından dolayı sırtım arkamdaki masalardan birine çarpmıştı. Masadaki kızlar tiz sesleriyle bağırınca inleyerek belimi tuttum. Acıtmıştı orospu çocuğu.

"İbne sensin orospu çocuğu!" Diye dayanamayarak bağırdım. Yine dayak yiyecektim ama bundan kaçışım yoktu.

"Seni var ya..." diyerek üzerime doğru yürüyecekken duyduğu sesle olduğu yerde kaldı.

"Hayırdır?"

Başımı çevirip sesin sahibine baktım. Buğra tek eli cebinde, rahat bir şekilde önümde durdu. Direkt karşımdaki çocuğa bakıyordu ve ben yalnızca sırtını görüyordum.

Kaşlarım çatılırken yerimde doğruldum. Elim hala masanın sivri kenarına çarpan belimdeydi. Etraftaki öğrencilerde heyecanla bizi izliyorlardı.

"Derdin ne çocukla?" Dedi Buğra ona doğru bir adım atıp.

Normalde kavgaları sadece izlemekle yetinen, üşengeç biriydi Buğra. Kendisine laf atılmadıkça olaya dahil olmazdı.

Ama şu an ne yapıyordu: Benim kavgama karışıyordu. Hem de benden nefret ederken?

"Şişko diyor bana!" Dedi çocuk eliyle beni gösterip.

"Öyle bir şey demedim!" Diyerek yanlarına doğru birkaç adım attım. Artık Buğra'yla yan yanaydık. Göz ucuyla bana baktı.

"Dememiş işte birader? Git işine."

"Yok yok, döveceğim ben bu ibneyi." Dedi kafasını tehtid eder gibi sallarken.

Garip bir ifadeyle "Yik yik, divicem bi-" Taklidini yarıda kestim. "Kimi dövüyormuşsun sen pörsük göt!"

"Lan amına koycam ha!" Dedi üzerime gelip ama Buğra kolunu kaldırıp beni arkasına doğru alınca durmak zorunda kalmıştı. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

"Biraz daha konuşursan ben senin götüne koyacağım, siktir git." Dedi Buğra çatık kaşlarıyla.

Buğra'nın kavgacı bir tip olmadığını herkes bilirdi ama serseri, keserim biçerim tipli arkadaşları vardı. Tabii Buğra'nın onlara güvendiği için böyle konuşmadığından emindim. Üşengeç olması korkak olacağı anlamına gelmiyordu sonuçta. Çocukta bunu biliyor olmalıydı ki bana ters bakışlar attı ve arkasını dönüp uzaklaştı. Sonra beni bir yerde sıkıştırırdı herhalde.

Herkes kavga bitti diye önüne dönmüştü. Buğra'nın iki cümlesiyle çocuk resmen def olup gitmişti...

"N'oluyor lan sana?" Dedim onu sırtından itip.

Bana döndüğünde ona çatık kaşlarımla bakıyordum. "Bilmem, n'oluyor?" Dedi dudağının tek kenarı kıvrılırken.

"Niye karışıyorsun benim mevzuma? Git başkasına abilik yap." Umursamazca tek elini uzatıp dağılan saçlarımı düzelttiğinde eline vurdum. "Cevap versene piç."

Gözlerini devirdi tavrım karışsında. "Eski bromu özlemiş olamaz mıyım?" Dedi alaylı bir sesle.

"Daha iki gün önceye kadar eski bronla alay ederken sıkıntı yoktu ama sıçmık suratlı."

Kolunu omuzuma atıp beni kendine çektiğinde bedenine çarptım. "Eski eskide kaldı yavrum." Diyerek saçlarımı karıştırdı. Bu sırada bilerek beni koluyla bedeni arasında boğuyordu.

"Lan bırak!" Dedim nefessiz kaldığım için. Yüzüm tişörtüne gömüldüğü için kokusu dolmuştu burnuma.

Yavrum demesine sonra takılacaktım.

"Bırakmıyorum, git bana tost al." Dedi beni kantine doğru itip. Sırıtıyordu.

Eskiden olduğu gibi davranıyordu. Sanki defalarca kez kavga etmemişiz gibi, gözlerimin içine baka baka bana 'iğrençsin' dememiş gibi.

"Yarramı ye!" Diyerek ona orta parmağımı gösterdim. Tekrar dokunmasın diye birkaç adım geriye gittim.

Sırıtarak başını iki yana salladı ve diğer elini de cebine koyup langırt oynayan arkadaşlarının yanına ilerledi.

Arkasından birkaç saniye bakakaldım. Sabah yanıma oturması yetmiyormuş gibi şimdide bana eskiden olduğu gibi davranıyordu.

Buğra beni gerçekten özlemiş miydi?

    

    

HOMOFOBİK -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin