[-15-]

1.7K 155 198
                                    

Mutfak masasına yerleşmiş boş boş otururken açık duran telefon ekranıma baktım sıkıntıyla. Mesajıma bakmamıştı hâlâ. Saat sekizde konuşmuştuk en son ve şu an saat gece bir sularıydı.

Buğra hassas biriydi belli ki. Dediklerimi fazla umursuyordu çünkü her dediğime abartı denecek tepkiler veriyordu ve ben o tepkilerin altına eziliyordum. Onun bu şekilde olması beni üzüyordu.

Yutkundum başımı ellerim arasına alırken. Birkaç gündür sürekli düşünüp durduğum şeyler beni yormuştu. Zihinsel bir yorgunluk vardı üzerimde.

Buğra'ya olan şüphelerim her saniye daha da azalıyordu. Selim'in dedikleri saçma gelmeye başlamıştı. İlk başta çok olası olduğunu düşündüğüm sözler şimdi tamamen saçmalama gibi geliyordu.

Açıkçası bu durum beni korkutuyordu. Kendimi savunmasız hissetmeye başlamıştım.

Telefon ekranımı kapattım. En iyisi ondan uzak durmaktı.

"Uyumadın mı hâlâ?" Babamın boğuk sesiyle başımı kaldırdım. Dakikalardır kemirip durduğum tırnağımı dişlerimin arasından kurtardım.

"Uyku tutmadı." Babamın gözleri bordo oje sürdüğüm kısa tırnaklarıma kaydı. Refleksle elimi gizleyecekken son anda durdum. Ben buydum ve buna alışmaları gerekiyordu.

"Karı gibi şunlardan sürmeyi bırak." Dedi gözlerini sakin kalmaya çalışarak ovalarken.

"Karı değil kadın." Diye onu düzelttiğimde bana ölümcül bakışlar attı ama umursamadım, alışıktım bu haline. "Seviyorum ben."

"Ben sevmiyorum. Sil onları."

"Silemem, aseton yok." Aseton vardı ama yinede silmeyecektim.

Elini masaya vurduğunda irkildim. "Tepemin tasını arttırma siktir git temizle tırnaklarını!"

Oturduğum yerden başımı kaldırıp ona baktım. "Çıkmıyor suyla." Dedim dişlerimin arasından. Ben de Efe'ysem bu oje kalacaktı elimde. Yarrak silerdim.

Bir anda bana vurmak için elini kaldırınca refleksle kapattım gözlerimi. Ama beklediğim hamle gelmedi ve babam elini yanımızdaki camdan dolaba geçirdi. Camın parçalanma sesiyle yerimden fırladım hemen.

"Lan eşek kadar oldun utan utan!" Diye boğazını yırtmak istercesine bağırdı. "Ben utanıyorum artık sana vurmaya! Dayak arsızı piç!"

Ona öfkeyle bakıp dişlerimi sıkmaktan başka bir şey yapamadığım sırada annem geldi telaşla mutfağa. Gözleri ilk kırık dolabı ve dolabın önünde dikilmiş olan beni buldu.

"Oğluna bak!" Dedi babam eliyle beni gösterip. "Sözde koca adam olmuş hâlâ tırnaklarını boyuyor! Bir adam edemedin şunu!"

Babam, her seferinde yaptığı gibi bana bağırıp annemi suçlarken annem dolan gözleriyle oturdu sandalyelerden birine. Bıkmıştı artık kavgalarımızdan, her seferinde suçsuz olduğu halde suçlanmaktan.

"Zaten erkek olsan her gün dayak yemezdin! Bir de başımıza ibne olmuş!" Alışık olduğum sözleriyle gözlerimi yumup nefeslendim. Beni yoran tek şey Buğra değildi.

"Yaşıtların dükkana geliyor çalışmak için, sen hâlâ götünü siktirmenin peşindesin!"

Son cümlesiyle gözlerim anında onu buldu.

"Mehmet!" Diye bağırdı annem.

Babam yeteri kadar ağzıma sıçtığını fark etmiş olmalı ki sonunda kapadı her açıldığında nefret kusan ağzını.

Dudaklarım aralandı ve kapandı. Diyecek bir şey bulamadım. O kadar zoruma gitmişti ki normalde hep hazırcevap olan Efe bile kalakalmıştı. Bir insan evladına nasıl böyle bir şeyi diyebilirdi?

HOMOFOBİK -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin