9.Bölüm

54 8 4
                                    

Evet wattpad kapatılasıydı şuydu, buydu derken en uzun süre aksattığım kitaba yeniden başladım. Bunu telafi etmeye çalışacağım, şunuda paylaşmak isterim uykusuz olduğum için kafam yerinde değildi, 3 defa baştan okuyup kontrol ettim bu bölümü ama hala emin değilim enerjim yerine geldiğinde tekrar kontrol edeceğim. Keyifli okumalar bakalım bu bölümde neler olacak :)

Ben hayatım boyunca neredeyse her şeye aşık olan bir kadındım. Çiçeklere, hayvanlara, resme, gökyüzüne ve çıkardığı onca zorluk, acılara rağmen hayata aşık bir kadındım. Fakat tek bir eksik vardı, bir insana hiç aşık olmamıştım. Hep bu aşkı merak edip durmuştum. Aşk hakkında bir sürü şiirler, yorumlar, makaleler okumuştum, filmler izlemiştim ama bunlar yaşamadığım, hissetmediğim bir duygu için yeterli gelememişti. Hepsi eksik gibiydi. Böyle bir duygu okuyarak, duyarak veya görerek öğrenilemeyecek kadar büyüktü benim için. Sadece yaşamak gerekiyordu, uzun uzun, doya doya.
Midede kelebek benzetmesi doğru çıkmıştı ama, o olmayan kelebeklerin kanat çırpışı cidden midemde bir gıdıklanma hissettirmişti. Bazen ise küçük bir kasılma…

Kalbimin cidden bir çiçek bahçesine dönüştüğünü hissetmiştim ama göğsümü delip geçmek istercesine çırpınmasına sebep olan bir heyecanda hissetmiştim.
Sadece bu küçük belirtileri hissedebilmiştim ama. Belirti diye bahsetmek ne komik değil mi ! Ama en doğru terimde bu gibiydi çünkü yeni olgunlaşmaya başlayan bu his bana bir hastalık gibi hissettirmişti. Aşkı ise öğrendim diyemem çünkü bu hastalık gibi gördüğüm belirtiler, kalbimi tekleten o kişi hayatımda varlığını kabullenemeyeceğim bir sapık çıkmıştı.

Böylece bu kısacık aşk tecrübem yarım kalıp yerini bir acıya, hayal kırıklığına bırakmıştı. Ben hayatımda yanlış kişiyi seçerim korkusuna hiçbir erkeğin aşkına karşılık vermemiştim, inanmamıştım. Bu korku ile bu kadar kısa sürede birinin aşkına inanmak yada o hissin varlığını yavaştan fark etmeye başlamak, hatta ve hatta “ Galiba o hep merak ettiğim aşkı buldum.” Diyebilmek tam bir saçmalıktı ama olmuştu işte, bunların hepsi bu kadar kısa bir sürede olmuştu.

Şimdi ise onu kapı dışarı ettiğimden beri sanki bende kapı dışarı edilmişim gibi hemen önünde sindiğim kapıya yaslanmış bir vaziyette ağlamaya devam ediyordum. Daha doğrusu göz yaşlarım kuruyana kadar devam etmiştim. Şimdi ise ne kadar vakit geçti bilmiyorum ama gece yarısını geçeli saatler olmuştu. Ağlamaktan yüzüm, gözüm ne halde onu bile bilmiyorum, sadece sanki komadaymışım gibi neresi olduğunu bile bilmediğim yere öylece kilitlenmiş bakıyordum. Kafam boştu, hiçbir şey düşünemiyordum bile.
Bir süre sonra elimde bir ıslaklık hissettiğimde hafif bir irkilmiştim ama sadece Amanda’ymış. Sanki benim ruh halimi hissetmiş ve destek olmak istercesine elimi yalıyordu. Belki de sadece yemek istiyordu da ben bir tavşanın bile arkadaşlığına muhtaç hissettiğim için böyle düşünüyordum.

Normalde sevmediğimiz veya hayatımızda istemediğimiz bir kişinin hediyelerini de istemeyiz değil mi? Fakat onun hediyeleri kıyamayacağım türden hediyelerdi. Zaten bir canlıya nasıl kıyılırdı ki? Çiçeklerde canlı sayılır, onlara da kıyılamazdı değil mi? Ama üstümde ki bu tişört canlı değildi ona kıyabilirdim. Şimdilik sadece üzerimden çıkarıp bir köşeye öfkeyle fırlatmıştım ve üzerimde askılı siyah atletim ile kaldığımda bu sefer Amanda’yı kucağıma alıp ona sarılarak ağlamaya başlamıştım. Kurudu sandığım göz yaşlarım teker teker yine süzülmeye başladığında birden ısrarla kapı çalmaya başlamıştı. Başta Koray sanmıştım ama zorla da olsa ayağa kalkıp kapı deliğinden baktığımda benim gibi ağlamaktan gözleri kıp kırmızı olmuş Gizem ile karşılaşmam ile hemen kapıyı açtım. Gizem beni de kendisi ile aynı durumda gördüğünde iki elini de beni işaret eder gibi öne uzattı, şaşkınlıktan ve yorgunluktan onu da yarım yaptı sayılırdı, ardından ise şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.

Benden korkmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin