10.Bölüm-Travma

51 5 4
                                    

Merhaba bir bölümle daha beraberiz umarım severek okursunuz, lütfen yorumlarınızıda esirgemeyin bazen acımasız eleştirili yorumlara bile gelişmek için ihtiyacım var. Son zamanlarda bir bölümü ne kadar kontrol edersem edeyim içime sinmiyor sizler sayesinde kafamda mı kurguluyorum yoksa kurgulamıyormuyum öğrenmiş olacağım. Şimdiden teşekkürler ve keyifli okumalar🥰

Henüz yedi yaşındaydım o zamanlar. Evimizin bahçesinde onca oyuncakların içinde sarı saçlı, mavi düğmelerden gözleri olan bir bez bebek ile kendi halimde oyunlar oynuyordum. O sırada misafirler gelmişti, babamın yeni iş ortağı olmalıydı çünkü önceki gece anneme yarın, yani bu gün yeni iş ortağının geleceğini söylerken duymuştum. Gelenler ile çoktan salona yerleşmiş sohbete başlamışlardı bile ama ben kendi oyunuma öyle bir dalmıştım ki hemen karşımda beni izleyen çocuğu bile fark etmemiştim, konuşana kadar.

“Bende seninle oynayabilir miyim?”

Oyuna daldığım ve gelen misafirlerin varlığını bile fark etmediğim için bu çocuğun nereden geldiğini ve kim olduğunu bilmediğimden dolayı tedirgin olmuştum. Babam bana ‘Yabancılardan uzak dur.’ Derdi hep. Oda benim gibi çocuktu sadece ama sonuçta yabancıydı.

“Sen kimsin ve burada ne işin var?”

Eli ile ilerimizde kalan salonumuzu işaret etti, camdan sürgülü kapısı olduğu için içerisi net belli oluyordu. Bir adam ve babam oturmuş sohbet ediyorlardı, salonla birleşik olan mutfağımızdaki masada ise annem ile bir kadın. Annemin her zamanki gibi yüzünde sahte bir samimiyet vardı.

“Babam ve annemle geldim, Sinan amca ve babam iş ortaklığı yapacakmış galiba bende onun oğluyum.”

Ardından ise elini bana uzattı.

“Adım Oğuz.”

Bir süre uzattığı eline ardından ise yüzüne odaklanırken buldum kendimi. Kısa sarı saçlı, beyaz tenli, mavi gözlü bir çocuktu. Gözleri  yüzüne çarpan güneşin ışığı ile pırıl pırıl parlıyordu, yüzünde aşırı masum ve utangaç bir ifade vardı.

Görünüşünü elimde ki bez bebeğe benzetmiştim, tek fark cinsiyeti ve saç uzunluklarıydı. Yüzüne incelemem bittiğinde kocaman gülümseyip uzattığı elini sıktım.

“Bende Mine.”

Rahatlamış gibi bir nefes alıp oda gülümsememe eşlik etmiş ve bağdaş kurup karşıma oturmuştu. Elimde ki bebeği benzerliklerini göstermek niyetine neşeyle ona sallamıştım.

“Bebeğime çok benziyorsun.”

Biraz alınmıştı.

“Ama o kız, ben erkeğim.”

Çok bilmiş bir şekilde ona bakarken bebeğimi iyice yüzüne yaklaştırmıştım.

“Biliyorum, cinsiyet ayırt edemeyecek kadar küçük değilim. Ben görünüşünden bahsediyorum.”

Yüzüne tekrar bir gülümseme yerleştiğinde elimdeki bez bebeği yavaşça alıp ciddiyetle odaklanmaya başlamıştı.

“Bu bebek benim olsun mu?”

Sinirlenip elindeki bebeğimi hızla geri aldım.

“Olmaz, o benim en sevdiğim bebeğim.”

Hüzünle etrafımda ki dolu oyuncaklara bakıp o hüzünlü, mavi bakışlarını benim kehribar gözlerime çevirdi.

“Ama senin bir sürü oyuncağın var benim hiç yok.”

Bu itirafı karşısında küçük kalbim ona sinirlendiğim için pişmanlıkla bükülmüştü.

Benden korkmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin