Bölüm 6

1.6K 95 98
                                    

Bölümler seri atmaya çalışıyorum

İyi okumalar💕

Seyit göl kenarında oturmuş, dizlerini kendine çekmişti. Sessizliğe gömülmüş, gözleri suyun akışında kaybolmuştu. Ne Yekta'nın ne de Yusuf'un ısrarla sorduğu sorulara cevap verecek gücü vardı. Gölün karşısında rüzgârın hafif hafif oynattığı söğüt dallarına dalmıştı, ama zihni çok uzaklardaydı.

"Seyit'im, nedir bu hâlin? Bak bize bir şey söylemiyorsun ama, böyle içine kapanman bizi kaygılandırıyor," dedi Yusuf, sesinde derin bir endişe vardı.

Yekta ise karşı kıyıya gözlerini dikip bir müddet suskun kalmıştı. "Bir başımıza konuşmayalım Yusuf, bırak da biraz yalnız kalsın çocuk," dedi sonunda.

Yusuf, Yekta'nın omzuna hafifçe vurup gülerek, "Gel bakalım, kısmetimizi başka yerde arayalım o vakit," diyerek onu çekiştirdi. Yekta, çocukça bir tavırla, "Beni bırakın burada, fesim düştü!" diye mızmızlandı ama Yusuf onu sürükleyip götürdü.

Onlar uzaklaştığında Seyit, kollarını biraz daha sıkı sardı kendine. İçini çekerek başını dizlerine gömüp tekrar sessizliğe kapandı. Ama yanına gelen bir gölgeyi fark ettiğinde, bakışlarını kaldırdığında kalbi neredeyse duracak gibiydi. Karşısında Tosun Paşa duruyordu.

"Paşa Hazretleri!" Seyit, derin bir şaşkınlıkla hemen ayağa kalkmak istedi ama Tosun Paşa onun koluna dokunup tekrar oturmasını sağladı.

"Oturasın, Seyit," dedi Paşa, sesinde hem bir otorite hem de bir rahatlık vardı.

Seyit'in kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. "Paşam, siz buraya niye geldiniz?" diye sordu, sesi titrek bir tonda.

Paşa, gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldı. "Yürüyüp dolaşmak benim de hakkım değil mi?" diye sert bir ifadeyle karşılık verdi.

Seyit hemen toparlanıp, "Tabii ki Paşam, yanlış anladınız, ben... Şey yani, konakta olduğunuzu sanıyordum. Affola, demek istemedim..." diyerek panik içerisinde kendini açıklamaya çalıştı. Ama Tosun Paşa'nın aniden patlayan kahkahası Seyit'in sözlerini yarıda kesti.

"Ah, genç çocuklar... Hemen alınırlar. Söyle bakayım, niye küstün bana?" dedi, gözlerinde bir parıltıyla.

Seyit ise, hayal kırıklığı dolu bakışlarını tekrar göle çevirdi. "Beni alaya almanız hoş değil Paşam," dedi sitemkâr bir sesle.

Paşa, gülümsemesini bozmadan yere uzandı, ellerini başının arkasına koyup keyifle gerindi. "Çocuk gibisin, Seyit. Hemencecik gücenirsin. Biz dost değil miyiz?"

Seyit, sessizliğini bozmadı, sadece derin bir iç çekti. "Biz dost değiliz Paşam," dedi sonunda, sesi soğuk ve mesafeli. "Akraba olmaya da hiç niyetim yok."

Tosun Paşa bu sözler karşısında hafifçe doğrulup, Seyit'in gözlerinin içine baktı. "Akraba oluyoruz evet, ben senin enişten oluyorum," dedi gülerek.

Bu sözler Seyit'in öfkesini tetikledi. Ayağa fırladı ve Paşa'ya doğru eğilip sert bir sesle, "Hiç utanmıyorsunuz değil mi? Kız daha çocuk. Onun hayallerini yıkıyorsunuz! Yağmur okumak istiyor, ama siz onu zorluyorsunuz. Bu yaptığınız nedir Paşam?" dedi. Gözlerinde ateşle Tosun Paşa'ya bakıyordu.

Tosun Paşa sakince doğrulup ayağa kalktı, Seyit'in karşısına dikildi. "Kardeşinin kendi kararıdır bu. Kimseyi zorlamıyorum," dedi, sakin bir tonla.

Seyit ise bu sözler karşısında daha da öfkelendi. "Paşa, bana bir daha 'ufaklık' demeyiniz!" diye haykırdı.

Tosun Paşa alaycı bir gülümsemeyle, "Neden, ufaklık? Söylesene, ufaklık!" dedi, alayını daha da pekiştirerek.

Tosun paşa/ BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin