Bölüm 17

909 60 29
                                    

✧˚⋆𐙚。⋆𖦹.✧˚
'Seni sevmekten pişman olmamım bekliyorlar. Lütfen duyorsan sakın inanma bu hayatta tek doğrum seni sevmekti'

Seyit, yatağında sabit bir noktaya ruhsuz bir şekilde bakarken kapı aniden açıldı. Kafasını kaldırıp baktığında kapının önünde duran Tosun Paşa'yı gördü, fakat bakışlarını tekrar odanın köşesine çevirdi. Tosun Paşa, hiçbir şey olmamış gibi pişkin bir tavırla yanına oturdu. "Nasıl oldun ufaklık? Hemen bayılıyorsun ama... sana ne yaptım ki?" dedi alaycı bir tonla. Seyit, ona bakmayı bile tenezzül etmedi. Cevap vermemesi Tosun Paşa'yı sinirlendirdi. Seyit'in çenesini sertçe kavrayıp yüzünü kendine doğru çevirdi. "Birisi seninle konuşurken yüzüne bakman gerekiyor," dedi, sesi alaycılıkla doluydu.

Seyit, iri elleri çenesinden tek bir hamlede uzaklaştırıp, "Dokunma bana," dedi, sesi tıpkı bakışları gibi ruhsuzdu. Tosun Paşa, bu tepkiyi umursamayarak keyifli bir tavırla devam etti. "Pekii... Ufaklık, ben seni bekleyemem. Ama söyleyeyim, evimi özledim. Burada güvende hissetmiyorum," dedi, son cümlesinde kısık bir kahkaha attı. "Yoksa benimle gelmek istemiyor musun?" Seyit'in gözleri bir an için ona kaydı, sonra hemen uzaklaştı. "İğrenç bir insansın," dedi net bir şekilde.

Tosun Paşa, üzülmüş gibi dudaklarını büzdü, alaycı tavrından ödün vermeden, "Senin yüzüne bakınca tiksiniyorum," dedi. Paşa, dudağının kenarında bir şey varmış gibi silinirken alaycı bir bakışla, "Bitti mi? Döktün mü içini? Kız kardeşin, Yağmur... bekledikçe daha da güzelleşiyor. Tam bana layık bir hatun," dedi, saçlarını geriye atarak. Seyit'in gözleri doldu, ama korkusunu dışarıya yansıtmamak için kendini zorladı.

Tosun Paşa düşünceli bir şekilde, "Eğer sen gelmezsen, Yağmur'u alırım. Bence o gelmek için can atar," dedi. Seyit, elinin altındaki çarşafı daha sıkı kavradı. Tosun Paşa, bu sözlerinin ardından yavaşça ayağa kalktı, "Ben kalkayım o zaman, beni bekleyen birisi var," diyerek kapıya yöneldi. Tam kapının kolunu çevirdiği sırada, Seyit ani bir hareketle yorganı üzerinden atarak, "Geleceğim seninle!" diye bağırdı. Tosun Paşa'nın yüzünde keyifli bir gülümseme belirdi. "Güzel. Yarın akşam hazır ol," dedi, arkasına bakmadan. Tam kapıyı açıp dışarı çıkacakken, Mustafa Bey'le karşılaştı. İkisi de bir an duraksadı.

Mustafa Bey, kaşlarını çatarak öfkeyle sordu, "Senin ne işin var bu odada? Askerleri nasıl geçtin?" Tosun Paşa, Seyit'e göz ucuyla bakarak, "Senin askerler ayakta uyuyor, Mustafa Bey. Neyse... oğlunla vedalaş, bu son saatleri," dedi ve dışarı çıktı.

Mustafa Bey, gözleri dehşetle büyümüş halde odaya girdi. "Ne diyor bu?" dedi, sesini sakin tutmaya çalışarak. Seyit, ağlamamak için sıktığı dişlerini gevşetip derin bir nefes aldı. "Kahire'ye gidiyorum baba," dedi, sesi titrek ama kararlıydı.

Mustafa Bey, kapıyı kapatıp hemen oğlunun yanına geldi. "Nereye gidiyorum dedin?!" diye tekrarladı, sesi yükselmişti. Seyit, ruhsuz bakışlarını babasına çevirdi, "Gidiyorum baba. Tosun Paşa'yla gidiyorum." Mustafa Bey, oğlunun alnını yokladı. "Ateşin düşmüş. İyi misin sen? Ne demek gidiyorum?" dedi sinirle, ama içinde büyüyen korkuyla.

Seyit, alt dudağını ısırıp babasının ellerini tuttu. Mustafa Bey kararlı bir şekilde devam etti, "Oğlum, seni o adamla hiçbir yere göndermem. Bir şey demiş belli! Korkmana gerek yok, senin baban daha ölmedi," dedi, sesindeki güçle oğlunu teselli etmeye çalışarak.

Seyit'in gözleri doldu. Başını öne eğip fısıldar gibi, "Kimse bana bir şey demedi baba... Ben gitmek istiyorum. Lütfen, zorlama," dedi, sesi kırılmıştı.

Mustafa Bey, oğlunun çaresizliğini gördükçe içindeki öfke yerini derin bir hüzne bıraktı. Oğlunu böyle teslim etmeyecekti, ama Seyit'in sessiz direnişi onu iyice köşeye sıkıştırmıştı.

Tosun paşa/ BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin