Bölüm 53

185 8 0
                                    


İyi okumalar🥹🤍

"Seyit, sen iyi misin?" dedi Lear, demir parmaklıkları tutarak. Seyit ise üzgün ve yorgun bir ifadeyle karşılık verdi, "Zindandaki bir insan ne kadar iyiyse, o kadar iyiyim." Feza ayağa kalkıp gözlerini ovuşturdu, ardından Seyit'e bakarak, "Demek bizim yakışıklı Seyit bu ha!" dedi hafif alayla. Lear gözlerini devirip uzun pelerinin ucunu tutarak Seyit'in yüzünü sakladı. Feza kollarını göğsünde kavuşturup sırıttı, "Aman be, kardeşini yedik sanki!"

Lear, Feza'ya dönüp sert bir ifadeyle, "Senin nazarın değer şimdi, uzak dur, sapık seni!" dedi. Feza, sahte bir alınmışlıkla karşılık verdi, "Prensim, ne sapıklığımı gördünüz sanki?" Lear, Seyit'in yüzünü daha da koruyarak, "Uzak dur dedim sana!" diye tekrarladı.

"Ne oluyor burada, neden bağırıyorsunuz?!" İçeri doğru yavaş yavaş gelen topuk sesleri duyuldu. Asena, odanın içine girdiğinde Feza alt dudağını dişleyerek gözlerini ona dikti ve etkilenmiş gibi ona yaklaştı. Lear hemen ayağa kalkıp, "Asena, şu yanındaki abine söyle, kardeşimden uzak dursun! Yoksa bıyıklarından tavana asarım onu!" dedi. Asena, Feza'ya soğuk bir bakış attıktan sonra gözlerini devirip siyah saçlarını arkaya doğru attı. Kafasında kırmızı bir şal vardı, saçlarını daha derli toplu gösteriyordu.

"Kral seni bekliyor, onu oyala biraz. Ayrıca, iğnelerimi bir daha çalma!" diyerek ellerini Feza'ya doğru uzattı. Feza, tavana bakarak, "Ne yapayım, çok sıkıldım asker dövmekten," dedi. Asena kaşlarını çatıp, "Ver!" diyerek talebini yineledi. Feza, sinirle cebindeki iğneleri Asena'nın avucuna bırakıp hafifçe sırıttı. Sonra yavaşça, "Ben kaçar, malum kral bekliyor," diyerek odadan çıktı. Lear bakışlarını ona çevirmemek için direndi ve Feza karanlık koridorda hızlı adımlarla gözden kayboldu.

Seyit, yorgun bir hâlde demir parmaklıklara yaslanarak olan biteni izliyordu. Artık ne olursa olsun umursamaz bir hâle bürünmüştü. Lear, pelerini yüzüne değiyordu ama Seyit'in umurunda değildi. Lear, Asena'ya yaklaşıp, "Ne durumda?" diye sordu.

Asena, Seyit'e bakarak, "Anahtar iş hal oldu sayılır. Abim, kralı ikna edip Seyit'in meyhanede cezalandırılmasını kabul ettirirse, orada bir çatışma çıkacak."

Lear başını onaylarcasına salladı. Cebinden çıkardığı anahtarı zindanın kilidine yerleştirip açtı. İçeri girmeden önce bir kez daha Asena'ya dönüp, "Askerler ne durumda?" diye sordu.

"Zindandaki askerleri uyuttum, kapıdaki diğerleri de dikkatini dağıtmak için oyalandılar. Ama zamanımız sınırlı," dedi Asena. Lear, bunu başıyla onaylayarak zindanın kapısını açıp Seyit'e eğildi. Seyit hâlâ boş ve donuk bakışlarla karşılık veriyordu. Lear, nazikçe Seyit'in yüzünü elleri arasına aldı.

"Seyit, az kaldı. Biraz daha dayan," dedi yumuşak bir sesle. Seyit, kafasını geri çekip, "Öldürecekseniz öldürün artık, ben bıktım," dedi. Lear, Seyit'in yüzünü yeniden elleri arasına aldı ve Asena'ya baktı. Asena zindana girip, Seyit'in yanına dizlerini kırarak oturdu.

"Seyit, buraya gelmek kolay olmadı. Hepimiz senin için her şeyimizi ortaya koyduk. Tosun Paşa bile şu an senin için hayatını önden tehlikeye atıyor," dedi. Seyit, Tosun Paşa'nın adını duyunca gözlerinde yeniden bir parıltı belirdi.

"Prens Lear, Seyit'in boynunu tut," dedi Asena kararlı bir tonla. Lear, hemen ne demek istediğini anlayarak Seyit'in boynunu sıkıca tutup kan akışını durdurdu. Seyit, ne olduğunu anlamadan nefesini tutarak acı içinde kıpırdandı. Bu esnada, Asena yanındaki keseden küçük bir ilaç şişesi çıkardı. Feza'dan aldığı iğnelerden birini iğneye yerleştirip şişeden ilacı çekti ve hızlı bir hareketle Seyit'in boynuna bastırdı. Lear, bu acılı anı görmemek için başını çevirdi.

Tosun paşa/ BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin