Teklif

74 6 0
                                    

Midemdeki düğüm, Yoko ile buluşacağım düşüncesiyle iyice sıkıştı. Gergindim, evet, ama aynı zamanda bir kararlılık da vardı içimde. Kafamın içinde dönen binlerce senaryo, günün ilk ışıklarıyla birlikte daha da belirginleşmeye başladı.Pencereden dışarı bakarken, hafif bir sisin sardığı şehir, tıpkı benim gibi yeni bir güne uyanıyordu.
Lux'ın sözleri, kafamın içinde yankılanmaya devam ediyordu. Yoko ile yüzleşmem gerektiğini biliyordum, ama onun tepkisi ne olacaktı? Bu çılgın teklifi kabul edecek miydi, yoksa beni delirmiş gibi mi bakacaktı?
Buluşma yeri olarak bir poligon seçmiştim. Yoko'in soğukkanlı ve stratejik kişiliği, bu ortamın ona olan saygımı ve kararlılığımı göstereceğini düşündürmüştü. Poligonun soğuk ve mesafeli atmosferi, tıpkı bizim ilişkimiz gibiydi.
Poligona vardığımda, gerginliğin kokusunu soluyabildiğimi hissettim. Hedef tahtaları, tam karşıda, tek bir yanlış hamlede seni alaşağı etmeye hazır bekliyordu. Ellerim hafifçe titredi, ama bu titremeyi kontrol altına aldım. Bugün burada hem hedef alacak hem de duygusal bir savaşa girecektim.
Yoko içeri girdiğinde, her zamanki kendine has duruşuyla, kararlı adımlarla bana doğru ilerledi. Siyah deri ceketinin içinde, soğuk bir güzellik taşıyordu. Onu görür görmez, içimdeki gerginlik daha da arttı.
Yakınıma geldiğinde, başını hafifçe eğerek selam verdi. "Faye, burası ilginç bir buluşma yeri," dedi, dudaklarında hafif bir alay ifadesi vardı.
"Burası, sana söylemek istediğim şeyler için uygun bir yer gibi geldi," dedim, gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan."Hem burası, bizim gibi strateji düşkünü insanlar için en doğru ortam, değil mi?"
Yoko hafifçe gülümsedi, ama bu gülümsemenin arkasında bir merak olduğunu hissedebiliyordum. "Söylemek istediğin ne varsa, söyle," dedi, sakin ve kararlı bir sesle.
Derin bir nefes aldım ve kelimeleri özenle seçerek konuşmaya başladım. "Yoko, Lux bana bir teklif sundu. Bu teklif hem beni hem de seni ilgilendiriyor. Babalarımızın planını bozmanın bir yolunu bulduk... Ama bu, beklediğinden daha çılgınca bir şey."
Yoko kaşlarını kaldırdı, ilgiyle bana bakıyordu. "Ne teklif etti?" diye sordu, sesinde hafif bir endişe vardı.
"Evlilik," dedim, kelimeyi ağzımdan çıkarırken neredeyse boğulacak gibi hissettim. "Ama bir farkla... Birbirimizle evlenmemiz gerekiyor."
Yoko'in gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı, ardından kaşları çatıldı. "Birbirimizle mi? Faye, bu saçmalık. Bunun mantıklı bir tarafı yok."
"Biliyorum," dedim, aceleyle devam ettim. "Ama düşün, Yoko. Bir erkekle evlenirsek, babalarımızın planını tamamen kabul etmiş oluruz. Onların istediği hayatı yaşamak zorunda kalırız. Ama birbirimizle evlenirsek, bu onların planını bozar.Bu evlilik sadece kağıt üzerinde kalacak. Gerçek bir evlilik olmayacak, özgürlüğümüzü koruyabiliriz."
Yoko derin bir nefes aldı, gözlerini bana dikti. "Faye, ben... kadınlardan hoşlanmıyorum. Bu teklif, benim için tamamen anlamsız. Ayrıca, biz birbirimizden nefret ediyoruz. Bir evlilik, gerçek olmasa bile, bu durum bizim için bir kabusa dönüşebilir."
Sözleri bir tokat gibi yüzüme çarptı. Yoko'in hisleri konusunda haklıydım, ama yine de pes etmeye niyetim yoktu. "Bu sadece bir anlaşma, Yoko. Gerçek bir evlilik olmayacak. Onların oyununu oynamak zorundayız, ama kendi kurallarımızla.Evet, birbirimizden hoşlanmıyoruz, ama bu durumu kendi lehimize çevirebiliriz. Onların zafer kazanmasını engelleyebiliriz."
Yoko bir süre sessiz kaldı, düşünceleri yüzüne yansıyordu. Gözlerinde bir çatışma vardı; mantık ve hisler arasında sıkışıp kalmış gibiydi. "Faye," dedi sonunda, sesi sert ama dürüsttü, "Bu teklif, sadece seni değil, beni de büyük bir riske sokar.Evet, belki babalarımızın planını bozarız, ama aynı zamanda kendimizi de bir çıkmazın içine sokabiliriz."
"Haklısın," dedim, sözlerimi dikkatle seçerek. "Ama bu, bir şans. Birlikte bu oyunu oynayabiliriz, ya da onların kurallarına göre yaşamak zorunda kalırız. Bu senin kararın, Yoko. Ben sadece bu oyunda bir piyon olmak istemiyorum."
Yoko, gözlerini bana dikti ve derin bir nefes aldı. "Bu çok büyük bir karar, Faye. Aceleyle verilmemesi gereken bir karar.Bunu düşüneceğim, ama acele etmeyeceğim. Bu, her ikimiz için de büyük bir adım olacak. Eğer bu teklifi kabul edersem, sadece seninle değil, aynı zamanda kendimle de yüzleşmem gerekecek."
Sözleri beni bir anda rahatlatmadı ama en azından ona bu fikri sunmuş olmanın getirdiği bir hafiflik hissettim. Artık top Yoko'daydı. Bu kararı vermek zorunda olan oydu, ve ben de bu kararı bekleyecektim.
Yoko ile aramızdaki gerilim giderek artarken, poligonun kapısı aniden açıldı ve içeriye son derece yakışıklı bir adam girdi.Üzerindeki pahalı takım elbise ve kendinden emin duruşuyla, Yoko'in tam karşısındaki hedef tahtasına yürüdü ve arkasını bize dönerek durdu.
"Yoko Apasra," dedi adam, sesi pürüzsüz ve etkileyiciydi. "Benimle evlenmeni istiyorum."
Yoko şaşkınlıkla adama döndü. Ben de şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu adam kimdi ve Yoko'e neden böyle bir teklifte bulunuyordu? Tam o sırada, Yoko'nun şoförünün pna ihanet ettiğini hatırladım. Bir anlık bir panikle, müdür odasına koştum ve güvenlik kameralarını açtım. Yoko ve adam, poligonun barına doğru ilerliyorlardı. Nefesimi tutarak onları izlemeye başladım.
Yoko Alex'e onu nasıl bulduğunu sorduğunda, Alex şüpheyle ona baktı.
"Babanız şoförünüze nerede olduğunuzu sordu," dedi Alex, sakince. "Sonra bana söyledi ve işte buradayım."
Yoko'in gözleri öfkeyle parladı. "Şöförüm babama ne olursa olsun benim hakkımda bilgi vermeye yetkili değil," diye tısladı. "Bu bir gizlilik ihlali."
Alex omuz silkti. "Belki de öyledir," dedi. "Ama babanız kararlıydı. Sizinle tanışmamı çok istiyordu."
Yoko derin bir nefes aldı, öfkesini kontrol etmeye çalışarak. "Peki, madem buradasınız, ne söylemek istiyorsunuz?"
Alex gülümsedi. "Sadece sizinle tanışmak istedim, Yoko," dedi. "Sizi daha yakından tanımak, nelerden hoşlandığınızı, hayallerinizi öğrenmek istiyorum. Belki de, birlikte güzel bir gelecek inşa edebiliriz."
Yoko şüpheyle ona baktı. Bu adamın gerçek niyetleri neydi? Ve babası onu neden bu adamla tanıştırmak istiyordu?
Tam o sırada, Alex'in eli Yoko'nun bacağına doğru uzandı. Bir anlığına donakaldım, sonra öfkeyle ayağa fırladım. Bu adamın küstahlığına inanamıyordum!
Hızla müdür odasından çıktım ve poligonun güvenlik görevlilerine talimat verdim. "Alex denen adamı hemen buradan çıkarın ve depoya kapatın!" dedim, sesimdeki öfkeyi gizlemeye çalışmadan.
Adamlarım hızla bara doğru koştular. Alex, Yoko'in bacağından elini çekti ve şaşkınlıkla ayağa kalktı. Adamlarım onu etkisiz hale getirerek poligondan dışarı çıkardılar.
Yoko, şaşkınlıkla bana bakıyordu. Olayların bu kadar hızlı geliştiğine inanamıyordu. Sert bir yüz ifadesiyle ona doğru yürüdüm.
"Yoko," dedim, sesim buz gibiydi. "İyi misin? Sana bir şey yaptı mı?"

GÜÇ SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin