Şirketin devasa cam binası, gece karanlığında parlayan bir mücevher gibiydi. Uzaktan, gökyüzüne uzanan bir ışık sütunu gibi görünüyordu, içinde dönen entrikaları ve ihanetleri gizleyen soğuk bir cephe. Arabam kaldırıma yanaşırken, içimde bir ürperti hissettim. Bu gece, sadece bir iş toplantısına katılmayacaktım. Bu, babamla aramızdaki savaşın yeni bir cephesini açacaktı.
Şoför kapımı açarken, derin bir nefes aldım ve dışarı adım attım. Soğuk gece havası yüzüme çarptı, zihnimi biraz olsun sakinleştirdi. Etrafıma bakındım. Şehir, geceye teslim olmuştu. Sokak lambaları, boş kaldırımları aydınlatıyor, ara sıra geçen bir taksinin farları, karanlığı bir anlığına delip geçiyordu.
Şirketin girişine doğru yürürken, topuklu ayakkabılarımın mermer zeminde çıkardığı sesler, gecenin sessizliğini bozuyordu. İçimdeki gerilim, her adımda biraz daha artıyordu. Babamın ne gibi bir oyun oynadığını bilmiyordum, ama hazırlıklı olmalıydım.
Lobiye girdiğimde, güvenlik görevlisi beni selamladı. "İyi akşamlar, Bayan Faye," dedi, saygıyla başını eğerek.
"İyi akşamlar," diye karşılık verdim, ona hafif bir gülümsemeyle.
Asansöre binip üst kata çıktım. Yönetim kurulu toplantı odası, şirketin en üst katındaydı. Koridorda yürürken, içimdeki gerilim giderek arttı. Kapının önünde durdum ve derin bir nefes aldım. Bu, sadece bir toplantı değildi. Bu, benim geleceğim, dedemin mirası ve babamla olan savaşımın dönüm noktasıydı. Ve ben, bu savaşı kazanmaya kararlıydım.
Kapıyı yavaşça araladım ve içeriye göz attım. Babam, kürsünün önünde durmuş, hissedarlara bir şeyler anlatıyordu. Diğerleri ise dikkatle onu dinliyorlardı. İçimdeki öfke yeniden alevlendi. Babamın yalanlarını duymak, onun gerçek yüzünü görmek beni daha da güçlendirdi.
Kapıyı yavaşça kapatıp arkama yaslandım. Şimdilik sadece dinleyecektim.Kapının ardından, babamın sesi odaya hakimdi. "Faye henüz çok genç ve tecrübesiz. Şirketin onun yönetimi altında geleceği belirsiz. Üstelik, evlenip bir aile kurmak gibi bir niyeti de yok. Bu da onun şirkete tam olarak odaklanamayacağını ve sorumluluklarını yerine getiremeyeceğini gösteriyor."
İçimdeki öfke bir lav gibi fokurdamaya başladı. Babamın bu kadar alçakça davranabileceğine inanamıyordum. Dedemin bana olan güvenini hiçe sayıyor, beni sadece cinsiyetim ve medeni durumum üzerinden değerlendiriyordu.
Tam o sırada, Kun'un sesi duyuldu. "Babam haklı," dedi, sesi iğrenç bir şekilde yapmacık bir endişeyle doluydu. "Faye'nin şirketi yönetme konusunda yeterli deneyimi yok. Üstelik, bir kadın olarak bu kadar büyük bir sorumluluğu taşıması zor. Şirketin geleceği için en iyi karar, yönetimi babama devretmektir."
Kun... Kendi kardeşim bile bana ihanet etmişti. Babamın sözlerine destek vererek, onun planlarına ortak olmuştu. Gözyaşlarımın akmasına engel olamadım. Ama bu gözyaşları zayıflıktan değil, öfkeden kaynaklanıyordu. Onlara bu kötülüğü yanlarına bırakmayacaktım.
Toplantı boyunca, babam ve kardeşimin şirketi ele geçirmek için kurdukları planları, çarpıtılmış verileri ve asılsız iddiaları dinledim. İçimdeki öfke ve kararlılık her geçen dakika büyüyordu. Artık sessiz kalmayacaktım. Babamın ve kardeşimin gerçek yüzünü herkese gösterecektim.
Toplantı sona erdiğinde, öfke ve hayal kırıklığıyla dolu bir şekilde ofisime döndüm. Kapıyı arkamdan hızla kapatıp, kendimi koltuğa bıraktım. Babamın ve kardeşimin ihanetinin ağırlığı, omuzlarıma çökmüş gibiydi. Gözyaşlarım istemsizce akarken, bir yandan da içimde bir öfke volkanı patlamaya hazır bekliyordu.
Dedemin bana bıraktığı mirası, onun hayallerini, benim geleceğimi çalmaya çalışıyorlardı. Ama onlara izin vermeyecektim. Derin bir nefes aldım ve kendimi toparladım. Şimdi harekete geçme zamanıydı.
Hemen telefonuma sarıldım ve en güvendiğim kişileri aradım. Mali işler müdürüm Mintra, hukuk danışmanım Somsak ve halkla ilişkiler sorumlumuz Mali, hepsi de benim çağrıma anında cevap verdiler. Onlara babamın ve kardeşimin planını anlattım. Her bir kelime ağzımdan dökülürken, içimdeki öfke daha da büyüyordu.
Mintra, Somsak ve Mali de benim gibi şaşkın ve kızgındılar. Ama aynı zamanda, gözlerinde bir kararlılık da vardı. Bana destek olacaklarını, babamın planını bozmak için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler.
O gece, uykuya direndim. Gözlerimi tavana dikerek, babamın ve kardeşimin ihanetini düşündüm. Ama aynı zamanda, dedemin bana olan güvenini ve bana bıraktığı mirası da hatırladım. Onun hayallerini gerçekleştirmek, şirketi korumak için savaşacaktım. Ben bunları düşünürken bir anda telefonum çaldı ve ekranda Yoko'in adı belirdi. İçimde bir dalgalanma hissettim; Yoko'in neden aradığını bilmiyordum ama içimdeki sıkıntı daha da arttı. Telefona cevap verdim ve derin bir nefes alarak, "Evet, Yoko?" dedim.
"Faye, bazı şeyleri açıklığa kavuşturmam gerektiğini düşünüyorum," dedi Yoko, sesi her zamanki gibi ciddi ve sertti. "Şirketindeki hissedarlardan biri bana ulaştı ve babanın seninle ilgili planlarını anlattı. Şirketi senden almak için büyük bir oyun oynuyorlar."
Yoko'in sözleri içimdeki endişeyi doğruluyordu. "Bu bilgiyi nereden aldın? Neden bana yardım ediyorsun?" diye sordum, sesimdeki şüpheyi gizleyemeyerek.
"Bilgi güvenilir bir kaynaktan geldi, Faye. Sana yardım etmemin sebebi ise... Çünkü bu işte senin yanında olmamın daha doğru olduğunu düşünüyorum," dedi Yoko, sesi hala soğuk ama aynı zamanda biraz da gizemliydi.
"Yoko, bu çok önemli bir bilgi. Bu konuda yüz yüze görüşmemiz gerekiyor. Lütfen buluşalım ve daha detaylı konuşalım," dedim, onu ikna etmeye çalışarak.
"Şu anda müsait değilim, Faye. Başka işlerim var ve bunlar daha acil. Seninle daha sonra konuşuruz," dedi Yoko, sesinde herhangi bir esneklik yoktu.
"Yoko, senin de ilgini çekebilecek bir şey öğrendim. Alex hakkında bilmen gereken şeyler var," dedim, son bir kozumu oynayarak.
Yoko telefonda bir süre sessiz kaldı. "Alex hakkında mı?" diye sordu, sesi merakla karışık bir şaşkınlıkla doluydu. "Tam olarak ne biliyorsun?"
"Seninle bunu yüz yüze konuşmamız gerekiyor, Yoko. Bilgiler önemli ve acil," dedim, sesimdeki ciddiyeti vurgulayarak.
Yoko'in sesi yumuşamıştı. "Tamam, Faye. Sanırım konuşmamız gerekiyor. Senin villanda buluşabiliriz," dedi.
İçimde bir rahatlama hissettim. Yoko'i ikna etmeyi başarmıştım. "Harika. Bu gece mi gelebilirsin?" diye sordum, içimdeki kararlılıkla.
"Bu gece gelirim. Beni bekle," dedi Yoko, ve telefonu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ SAHNESİ
FanficFaye, göz kamaştırıcı güzelliği ve çapkın kişiliğiyle tanınan bir sosyete yıldızıdır. Yoko ise, babasının baskısı altında, soğuk ve içine kapanık bir genç kadındır. Kader onları, bir anlaşmalı evliliğin beklenmedik kollarına atar. Ancak bu evlilik...