Kaçış

27 0 0
                                    

Yoko'nun babasının sözleri, zihnimde bir bomba gibi patladı. "Neler olduğunu biliyorum." Bu cümle, Yoko'nun tehlikede olduğunun açık bir işaretiydi. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Korku ve öfke, içimde birbiriyle savaşıyordu.

Yoko'ya bir şey olmuş olabileceği düşüncesi, beni delirtiyordu. Hemen onu aramaya çalıştım, ama telefonu kapalıydı.Çaresizlik içinde, ne yapacağımı bilemez halde oturma odasına çöktüm.

Ama uzun süre öyle kalamazdım. Yoko'yu bulmalıydım. Hemen ayağa fırladım ve koşarak evden çıktım. Arabaya atladım ve gaza bastım. Nereye gittiğimi bilmiyordum, ama içimdeki bir his, beni Yoko'nun babasının evine yönlendiriyordu.

Yol boyunca, Lux'u aradım. Telefon çalarken, ellerim titriyordu.

"Lux," dedim, nefes nefese. "Yoko'nun babası onu kaçırdı. Adamları hazırla, hemen onun evine gidiyoruz."

Lux, bir an sessiz kaldı, sonra "Anlaşıldı, Faye," dedi, sesi her zamankinden daha ciddi ve kararlıydı. "Hemen adamları toplayıp yola çıkıyorum. Sen de dikkatli ol."

Telefonu kapattım ve hızımı daha da artırdım. Yoko'nun babasının evi, şehrin en lüks semtlerinden birinde, devasa bir malikaneydi. Yüksek duvarlar ve güvenlik kameralarıyla çevrili bu ev, adeta bir kaleyi andırıyordu.

Arabayı kapının önüne park ettim ve derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, ama geri dönemezdim.Yoko içerideydi ve onu kurtarmak zorundaydım.

Lux ve adamları kısa süre sonra geldiler. Hep birlikte, kapıyı zorlayarak açtık ve içeri girdik. Evin içi, soğuk ve kasvetliydi. Mermer zeminler, pahalı mobilyalar ve antika tablolar, bu evin sahibinin zenginliğini ve gücünü yansıtıyordu.Ama aynı zamanda, bu ihtişamın ardında saklanan karanlığı da hissedebiliyordum.

Yoko'nun babasını, geniş oturma odasında bulduk. Karşısında, Kun ve... Alex oturuyordu. Alex, yakışıklı ve zengin bir adamdı, ama gözlerinde bir boşluk vardı. Sanki sadece bir kukla gibi, babamın emirlerini yerine getiriyordu.

Bizi görünce, Yoko'nun babasının yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. "Faye," dedi, sesi soğuk ve acımasızdı. "Hoş geldin. Kızımı görmeye mi geldin?"

Yoko'yu göremedim. Muhtemelen başka bir odadaydı. Ama onun burada olduğunu biliyordum. Kalbim, onun için daha da hızlı atmaya başladı.

"Yoko nerede?" diye sordum, dişlerimin arasından.

Bay Apasra güldü. "Merak etme, ona iyi bakıyorum. Ama seninle konuşmamız gereken şeyler var."

Lux ve adamları, etrafımızı sardı. Gerilim, odadaki havayı keser gibiydi.

"Ne istiyorsun?" diye sordum, babama meydan okuyan bir bakışla.

"Hisseleri geri istiyorum," dedi babası, gözlerini kısarak. "Ve Yoko'nun bu saçma evliliği bitirmesini."

"Asla!" diye bağırdım. "Hisseler artık benim ve Yoko da benim eşim. Onu asla bırakmayacağım."

Bay Apasra'nın yüzü öfkeyle kızardı. "Öyle mi? O zaman, bunun sonuçlarına katlanırsın."

Ayağa kalktı ve bize doğru yaklaştı. Lux ve adamları da harekete geçtiler, ama Bay Apasra onları durdurdu.

"Sakin olun, çocuklar," dedi, alaycı bir şekilde. "Ben sadece Faye ile konuşmak istiyorum."

Lux ve adamları tereddüt ettiler, ama sonunda geri çekildiler. Yoko'nun babası bana yaklaştı ve yüzüme doğru eğildi. Nefesi, alkol kokuyordu.

"Faye," dedi, sesi tehditkar bir fısıltı halindeydi. "Eğer akıllıysan, hisseleri geri verirsin ve Yoko'dan uzaklaşırsın. Yoksa,ikiniz de bunun bedelini ödersiniz."

GÜÇ SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin