Genç ve budala - 18

11K 1.3K 90
                                    

Ornito, su formunda bir saatten fazla dolaşmanın tehlikeli olabileceğini söylerdi. Bu yüzden saat başı yeniden bedenime dönüp yavaşça akıyor; bazen su şehrine götürebileceğim incileri, Mariana yakınlarında sık görülmeyen, göz alıcı renk ve şekildeki içi boşalmış yumuşakça kabuklarını araştırıyordum. Sonra yeniden suya dönüşüp, fersahlarca hiç duraksamadan büyük bir akıntı halinde ilerliyordum. 

Dalgındım. Geçirdiğim uzun yolculuk, aslında geçmişi unutmaya çalıştığım yitik ve zor bir süreçten ibaretti. Okyanusla kavuşmamın her türlü zorluğa değdiğini, nihayetinde özüme kavuştuğum ve sık sık yerli yersiz eleştirdiğim insanlıktan koptuğum için rahatladığımı söyleyebilmeyi isterdim. Esaslı yalanlar uydurup bilindik kelimelerle süsleyebilir ve inandırıcı bir şekilde iyi olduğum kanaatini verebilirim aslında. Ama gerçek hiç de öyle değil. Üstelik uzun zaman önce, kendime yalan söylemeyeceğime de söz verdim. 

Tekne yolculuğuyla günler süren mesafeyi bir günü devirmeden katetmiş olmam şaşırtıcı değildi. O zamana kadar hiç ulaşmadığım bir hızda, ölüm peşimden koşuyormuşcasına yol tepmiştim. Su şehrinin parıltılarını gördüğümde, az da olsa çekinerek şehrin sınırlarına girdim ve uzak kaldığım onca zaman boyunca şehirde pek çok şeyin değiştiğini fark ettim. Eskisi gibi kahkahalar ve neşeli çığlıklarla kesilen kalabalık yoktu artık. Değerli bir sanat eseriymiş gibi işlenen kayalar ve doğal taşlar unutulmuş ve yarım kalmıştı. Okyanus yüzeyine dek ışıklandırılmamış, yalnızca su şehrinin sınırlarını kapsayacak kadar cin parıltısıyla yetinilmişti. 

Karşılaştığım ilk su cini Oroco'ydu. Sıkı sıkıya örülmüş uzun ve koyu renk saçları, sert yüz hatlarını meydana çıkarmıştı. Yüzündeki gergin ve patlamaya hazır ifade, gözleri benimle buluştuğunda önce şaşkın sonra da mutlu bir havaya büründü. Yanıma doğru göz açıp kapayıncaya dek aktı.

"Uzun zaman oldu. Dönmeyeceğini düşünmeye başlamıştık." dedi, rahatlamış bir ses tonuyla. Yan yana sessizce Mariana çukuruna doğru akarken gülümsemeye çalıştım.

"Her şey yolunda mı?"

Yüzündeki mutlu ve ümitli ifade bir an için silinir gibi oldu. "Pek değil." dedi, durgun bir tavırla. Ornito ve Silas'ın bize doğru yaklaştıklarını fark ettiğimde, hızlanarak Ornito'ya aktım ve hafifçe sarıldım. Sırtımı sıvazlarken, kollarını gövdesine bağlayan şeffaf perdenin dalgalandığını hissettim. Bütün bunlar, aradan geçen kısa zamandan sonra bile alışılmadık ve garip geliyordu.

"Neden ortalıkta kimse yok?" diye sordum, etrafa bakınarak. Silas'ın yüzünde hoşnutsuz bir ifade belirdi.

"Zıpkınlılardan biri yine buradaydı." dedi. Çenesiyle Mariana'nın ötesindeki uzak bir noktayı işaret etti. Dönüp baktığımda kırmızı bir sıvının suyun ortasında asılı durduğunu görerek kasıldım.

"Yirmi metreye yakın bir gök balinaydı." dedi Ornito, sesinde belirgin bir hüzünle. "Sayıları gittikçe azalıyor. Şarkılarını dinleyip huzur bulduğumuz o günler eskide kaldı."

Pak'ta balıkçı ve tekne kaptanı olarak çalışan işçileri düşündüm. Para kazanmak için başka yollar arıyor olabilirlerdi. Yüzümü buruşturmamak için önemli bir gayret sarf ettim.

"Eminim Mavi'nin bize anlatmak istedikleri vardır." Silas'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp uzun ve sivri çeneli, sabırsız yüze çevirdim gözlerimi. 

"Pek fazla vaktimiz yok." dedim, onaylayarak. "Konuşmamız gerek."

Bekçilerin ciddiyete büründüğünü fark ederek omuzlarıma yerleşen ağırlığı atabilecekmiş gibi ileri doğru savruldum. Mariana'nın derinliklerine doğru inerken, bana ait oyuğu es geçerek bekçi kovuğuna vardım. İçeriden sesler geliyordu. Ornito, Silas ve Oroco'nun ardından odaya geçtiğimde, bir tartışmanın ortasına düştüğümü anlamakta gecikmedim. Beni gördüklerinde sessizleşmiş ve anlamlandıramadığım temkinli bir ifadeyle bakmaya başlamışlardı. Hafifçe eğildikten sonra bacaklarımı birbirine dolayarak suda asılı kaldım. 

Su CinleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin