Sanzu
Öğle teneffüsü saatindeydik ve arkadaşlarımla birlikte yemekhanede oturuyorduk. Yemek tepsilerimizin üzerine eğilmiş, sessizce öğle yemeğimizi yiyorduk. Ran, Rindou ve ben, birbirimizle konuşmadan, ama aynı anda bir şeyleri paylaşmanın verdiği o rahatlık içinde yemeğimizi tüketirken, Mikey'in yanında sessizce oturmasına hepimiz dikkat kesilmiştik. Kafasını masaya gömmüş, neredeyse hiç kımıldamıyordu. Gözlerimiz, endişeli bir şekilde birbirine değdi.
Rindou hafifçe boğazını temizledi, bu gergin sessizliği kırmak istercesine Mikey'in tepsisine biraz pirinç koyup Mikey'e doğru uzattı. "Hey dostum," dedi yumuşak bir sesle, "günlerdir doğru düzgün yemek yemiyorsun. En azından biraz pilav ye"
Mikey başını yavaşça kaldırdı ve yüzündeki yorgunluğu, acıyı, uykusuzlukla birleşmiş hüzünlü kırmızılığı hemen fark ettim. Gözleri, yaşlarla yıkanmış gibiydi. O alıştığımız enerji dolu bakışlar yerini boş, umutsuz bir ifadeye bırakmıştı. Alnına düşen beyaz saçlarını tembel bir hareketle düzeltti. Rindou'nun uzattığı çubukları alıp, pirinci usulca yemeye başladı. Her bir taneyi ağzına götürüşü, sanki son derece zorlayıcı bir görevmiş gibi yavaştı.
Ran, Mikey'in donuk haline rağmen ona biraz neşe katmak istercesine, onigirisinden birini tepsisine koydu. Mikey zor da olsa hafifçe gülümsedi, ama bu gülümsemenin ne kadar sahte olduğunu görebiliyordum. Onun bu anlık gülümsemesi bile içimi ısıtmıştı. Bana da öyle gülsün istiyordum, sadece bana. İlgisini çekmek için ona küçük dilimli etimden bir kaşık uzattım, ama Mikey'in gözlerindeki o boşluk hiç dolmadı. Neden bu kadar ilgisizdi? Onun takıntılı olduğu, her gün dokunmak istediği o elin etini neden fark etmemişti?
꧁𖣘꧂
꧁𖣘꧂
Ran ve Rindou yemeklerine geri dönmüş, tekrar sessizliğe bürünmüşlerdi. Ama ben, dikkatimi Mikey'den ayıramıyordum. Onu fark ettirmeden izliyordum, adeta gözlerinin içine bakarak bir şeyler okumaya çalışıyordum. Pirincini bitirip onigiriden bir ısırık aldı. Sonra gözleri ona uzattığım eti buldu. Mikey, bir süre tereddüt ettikten sonra çubuklarını ete doğru uzattı. Ağzına götürüp yavaşça çiğnemeye başladı, yüzündeki o ifadesizlik ve belki de anlayışsızlık, garip bir şeyler hissettiğini ele veriyordu.
Yavaşça, dikkatlice çiğneyip etin tadını almaya çalışırken, içimdeki karanlık sevinç dalgası her geçen saniye büyüdü. Mikey, Takemichi'nin kızarmış etini pardon elini yiyordu. Farkına varmış mıydı? Her gün tutmak için can attığı o elin tadını anlıyor muydu? İlk başta bir gariplik hissettiğini görebiliyordum, ama çaktırmadı ve yemeye devam etti. Gözlerimi onun üzerine diktim, içimdeki karanlık zevki bastırmak için kendimi çimdikledim. Yanımda oturan Ran, bu tuhaf heyecanımı fark etmiş olmalıydı çünkü bir an bakışları üzerime dikildi. Ama çok geçmeden, beni kendi halime bırakıp yeniden yemeğine döndü. Onun için, bu sadece bir öğle yemeği molasıydı.
Mikey, bir süre sonra çubukları masaya koydu. Gözlerinde beliren o anlık belirsizliği ve şüphenin yerini tekrar karanlık aldı. Ben ise içimdeki karanlık zaferin tadını çıkarmak için kendi kendime sordum: Takemichi'nin eti nasıldı, Mikey? Onun etini tadarken ne hissettin?
-
Oha naptım ben ...
😵💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓨𝓪𝓷𝓭𝓮𝓻𝓮 𝒮𝒶𝓃𝓏𝓊 ❥ 𝐓𝐚𝐤𝐞𝐦𝐢𝐤𝐞𝐲
ActionGay ☑️ Smuth ☑️ Yandere ☑️ Sapıklık ☑️ Gerilim ☑️ Ship ☑️ 𝐓𝐀𝐌𝐀𝐌𝐋𝐀𝐍𝐃𝐈 ✔︎ DİKKAT: Bu kitapta ağır uyuşturuculuk ve sapıklık vardır! Kapak + bölüm fotoğrafları pinterestten: https://pin.it/5hRuZiT5k veya biodaki link'e tıklayabilirsiniz.