on yedi

5.1K 394 119
                                    


Ali'yi ilk buluşmada eve atsam ne olurdu ki?

Ayıp olurdu.

Ama eve atasım varsa ben yapabilirdim ki?

Fena olurdu.

Ateş, bacayı sarıyordu. Kuzu, kurda yem olmak istiyordu. ALİ O ELİNİ ACİLEN BACAĞIMDAN ÇEKMELİYDİ!

Gökyüzü, karanlığa bulanmış olsa da ne yazık ki eğer büyük şehirde yaşıyorsanız şehrin cafcaflı ışıkları buna izin vermiyordu. Özellikle akşamları araba kullanmaktan nefret ederdim. Uzun bir süredir göz kuruluğu ve migrenimden dolayı fotofobi rahatsızlığım vardı. Renkli gözlü olmamında katkılarıyla katlanılmaz bir rahatsızlıktı. Ve şu anda bu lanet rahatsızlığım yüzünden daha farklı bir katlanılmazlıkla sınanıyordum.

Ali, ben araba kullanırken zorlandığımı fark ettiği sıra yerlerimizi değiştirmeye karar vermişti. Şöför oydu. Ben ise yan koltuktaydım. Keşke şoför ben olsaydım. Çünkü bir adet oldukça güçlü, damarlı, haşin, büyük ama zarif parmaklara sahip bir el beni inanılmaz sınıyordu. Sahibiyse bir adet acayip etkilendiğim ve bir de yarım saat kadar önce aşık olduğumu keşfettiğim adam oluşu da cabasıydı.

Yani öyle ki, çıkmazdaydım. İçimdeki masum küçük kız çocuğu kıkırdayarak aramızdan ayrılalı yarım saat kadar oluyordu. Bacağımın dış kısmında olan başparmağı ile taytımın hissetmeyi engelleyemediği tenimi yeniden usulca okşadı. Libido tavandı. Bakışlarım direksiyonu tek elle çeviren afetül devranımla buluştu. Şehrin ışıklarının kör etmeyi beceremediği gözlerim yerinden çıkmalıydı. Çıkmalıydı da bu manzaraya şahit olmamalıydı. Bu çocuk niye bu kadar yakışıklıydı? Neden nefes alsa bile bana inanılmaz karizmatik geliyordu? Erkek mi görmemiştim ben bu yaşıma kadar? Neydi bu içimdeki şiddet temelli sevgi fikirleri?

Derin bir nefes alarak güvenli bölgeye geçmek için başımı camdan dışarıya çevirdim. Zaten bakışlarımla çocuğu yiyordum, bir de devam edersem gerçekten yerdim.

Mecazen değil. Baya bildiğin yerdim.

"Yavrum," birileri yamyamlığa kurban gitmek istiyordu. Başımı usulca Ali'ye çevirdim. Hedefime. "İyi misin? Damlam var demiştin?" Bacağımı tutuşunu kuvvetlendirdi. Dişlerim kamaştı. Ne kadar da leziz biriydi.

"Cidden güzelim, hem böyle bir rahatsızlığın var hem de bu saat olmuş çıkmış gelmişsin." Derin bir nefes aldı. "Böyle bir şey olduğunu bilseydim buna asla izin vermezdim." Libido düşmedi ama görmezden gelindi, kuzunun tırnakları çıktı. Kuzunun karşı cinsten duyduğu 'izin' kelimesi kadar tilt olduğu bir kelime yoktu. Kaşlarım çatıldı.

"Ne? Bakma hiç öyle, kaza yapabilirdin. Cidden sinirliyim sana."

"İyi olup olmadığımı soralı daha 1 dakika olmadı Ali, cevap veremeden azar mı yiyorum şimdi ben?"

Derin bir nefes alarak bacağımdaki tutuşunu gevşetti. Hemen ardından da benim gibi çatık olan kaşları düzeldi. Bu sefer tüm parmaklarıyla usul usul okşadı.

"Arada... arada tepkilerimi kaçırıyorum. Üzgünüm. Ama bir an seni öyle görünce... aklım çıktı Duru. Bir de senin o halde tek başına sırf benim için bunca yolu çektiğini bilmek... sinirim sana değil, kendime." Onu dinlerken çatık kaşlarım düzleşmiş, bedenim bacağındaki okşayan eli yüzünden erimiş, bakışlarında mehlülleşmişti. Az önce aklım çıktı diye kast ettiği aptal hanzo dingilin tekinin şehir içi yolda uzun farlarını açmış olması sebebiyle bir an görüşümün kapanıp deli gibi gözyaşlarına boğulmamdı. Pekala, felaket riskliydi ama idare ediyordum. O mankafa göteleğin uzunlarla şehiriçinde ne işi vardı?! O gelene kadar iyiydik yani. Benim şoförlükte sıkıntı yoktu. On numaraydık yahu!

KOMUTAN KOMŞU|Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin