İnsan nerden gelir nereye giderdi ? Neye inanırdı neyi bilirdi ? Bir kez görmesi yeterli miydi gördüm demek için kaç kez yaralanmak yeterliydi "Dur artık" demek için. "Canımı yakıyorsun görmüyor musun ? Canımın yanması neden artık senin için o günkü kadar önemli değil !?"
İnsan bilmediğine inanırdı. Bir şeyi bilmek için yeterince imkan yoksa inanç girerdi devreye. Ben inanıyordum bir gün bir şekilde yeniden bir araya geleceğimize ama bilmiyordum. Şimdi ise arabasındaydım birkaç saat olmuştu artık Muğlaya girdik sayılırdı. Buraya gelmek için bir çabam olması gerektiğini hissetmiştim hep sanki ilkokulda okuyan bir çocuktum hala ve şehir değiştirmek için büyümeye ihtiyacım vardı. Belki bir ehliyete ya da otobüse binecek kadar tecrübe sahibi olmaya.
Şimdi hepsine sahip olunca sanki boynumdaki bir ip beni İstanbula bağlamıştı. Bebek filleri belli bir zaman kadar demirlerle bağlarlarmış asla kaçıp kurtulamayacağını öğretirlermiş. Çünkü fizik kuralları değil mi ? Aynen öyle. Fillerin boyutlarından demirleri çıkartıp bir iple bağlanacak yaşa geldiklerinde ise filler hiçbir yere gidemezmiş.
Çünkü Kurtulabileceklerine Dair En Ufak Bir İnançları Yok... Bilgileri ? ... o da yok
İnanclarımızı körelterek bizi bulunduğumuz şehirlere hapsettiler. Oysaki bize gelen emirde ne deniyordu. "Yer yüzünde gezin dolaşın. "
Ne ?
Fısıldayarak söylediklerimi duyan annem direksiyona dayadığı ellerinden birini radyoya atıp müziğin sesini kıstı.
Elimi atıp açtım
Ben dinliyorum.
Benimle uğraşmadığı için sakindim böyle anlarda kimsenin üstüne gelmek istemezsiniz. Her an patlayacak bir aktif volkan gibi oluyor insan. Tecrübeyle sabit patlıyor bir yere bir şekilde bir zaman dilimi içinde... mutlaka patlıyor.
Yolların tanıdıklaşmasıyla beraber nefes aldığımı hissediyordum. Hala aynı kokuyordu havası.
Eee.. heyecanlı mısın bakalım ?
Yüzümü buruşturdum güneşin yüzüme gelmesiyle. Tam karşımızdaydı çünkü birkaç saat demeden de batacak gibi kızarmıştı.
Ne için tam olarak?
Annem trafiğin sıkışıklığını fırsat bilip suyundan bir yudum aldı sonra ise iki yana açtı ellerini buradan söyleneceğini anlayabilirsiniz.
Kızım sen burayı çok seviyorsun arkadaşlarınla da görüşürsün hem.
Evet seviyordum hemde çok. Arkadaşlarım ise yılda bir kere buluşup görüşebildiğim - bazen onu da yapamadığım - ortaokul arkadaşlarımdan bahsediyordu. Onlarla görüşecek enerjinin bedenimi bulacağını düşünmüyordum beni dışarıda bir yerde görmezlerse burada olduğumu nereden öğreneceklerdi.
Önümüzdeki günlerin çabucak geçmesini istiyordum şimdiden ayaklarım geri geri gidiyordu. Evimi bırakıp gitmek bana göre değildi evimden dışarıda geçirdiğim günler uyumakta hayli zorluk çekiyordum. Ve ard arda bu kadar yolculuk yormuştu. Cenaze başlı başına evde geçirdiğim tek rahat gecenin gündüzünü soldurmuştu.
...
Öylece uzanıyorum. Annem ise gitmeden önce birkaç saat sonra arkadaşlarımın eve geleceğini söyleyip gitmişti. Benimle fazla konuşmuyordu. Kızının ağır bir depresyona girmesinden korkuyor gibiydi arkadaşlarımın numarasını bulup onları çağırmak nereden aklına gelmişti bilmiyorum ama bunun için endişelenmesine gerek yoktu zaten girmiştim. Odamın duvarlarına bakınca her yere yapıştırılmış balerin çıkartmalarını gördüm. Onlardan nefret etmek için hayli nedenim varmış gibi hissediyordum. Hepsini yapıştırmamış olmayı diledim. Kaç saat öylece onları izleyerek uzandığımı bilmiyorum uyuyakalmış olabilirim. Zil sesi ile yavaşça doğruldum yattığım yerden kahvaltı yapmamış olmamdan kaynaklı olsa gerek başım dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Onlar Tıpkı Sen
Novela JuvenilPuslu limni gölünün etrafında gözün gözü görmediği bir saatte bir adam odun kırıyor kışı geçirmek için pek tekin bir yer değil bir kadın ağaçların arasında koşarak ilerliyor öyle ki nefesi bile güçlükle yetebiliyor sanki tüm ormanı uyandırmamak için...