Elleri kolları battaniyenin altında uykuya dalmak üzere olan bir çocuk edasında masallara sırt dayamak gibi bir histir sevdiğin insanın varlığını tüm duyularınla hissedebilmek. Gövdeni taşıyan sanki bedenin değil de canındır. Tüm fiziksel maharetlerinin önündeki sınırlar kalkmıştır. Saatlerce dans edebilirsin yorulmak ancak onun kalp atışlarına bağlıdır. Sevdiğin insanı kaybedince beden ağırlaşır bir zamanlar sırtında sevdiğini taşıyan bacakların zayıflamış bedenini taşıyamaz.
Güç ancak zayıf noktalarından vurulmamışların kolayca ulaşabileceği bir mertebededir. Kazanılmış her güç kaybedilmiş ruhsal mahkemelerin telafisidir .
Peki ben güçlü müydüm?
Evden çıkmıştım arkamdan takip ediyordu ama onu dinlemek de görmek de istemiyordum .
Efkan dur !
Telefonunun melodisi duyulduğunda durmuş ve takip etmeyi bırakmıştı arabaya doğru ilerledim Safiri alıp evine götürmeliydim her su uzatanın bardağında zehir arayamazdık. Arabanın kapısını açtım.
Nasıl çıkmış hepiniz iyi misiniz ?
Kafamı kaldırıp baktım telaşlıydı. Kapıyı ellerimin arasında sıktım bana sözsüz de olsa canı emanet olan biri vardı ve kötü muamele görmeyeceğinden emin olsam da kimsenin Safire iyi davranması için bir sebebi yoktu. Adrenalinin ensemden göğsüme yayıldığını hissederken telefon konuşmasının sessiz geçen saniyeleri aklıma bir sürü ihtimali de beraberinde getiriyordu.
Tamam geliyoruz.
Telefonu kapatarak arabanın sağına geçmişti.
Eski köşkte yangın çıkmış.
İçinde Alita Safir ve korumaların da bulunduğu köşk olmaması için iyi düşünmek istesem de başka bir köşk olma ihtimali yoktu arabaya bindiğimizde çalıştırıp köşke sürdüm. Eski bir yol olması nedeniyle yere yakın bir arabada olmamız bizi yavaşlatıyordu. Arabanın altı çok kez sürtmüş ve hızlanmamıza inat bizi durduruyordu. Havadaki kara dumanlar yaklaştıkça artıyordu. Köşkün önünde durdum. Bahçede uzak bir köşede herkes birbirine dayanmıştı.
Yanlarına koştum var gücümle. Öksürük krizine girmiş Safirin kollarından tutup doğrulttum.
Safir iyi misin ?
Belli belirsiz kafasını sallıyordu yüzünde is lekeleri vardı mavi gözlerini iyi olduğuna ikna etmek için olsa gerek gözlerime çıkardığında arkamızda yanan köşkün alevlerini görmüştüm. Havada uçuşan küller siyah bir kar gibi yağıyordu tüm bahçeye Arkama dönüp küle dönen köşke baktım alevlerin sayesinde kalmıştı. Alevlerin sayesi olmazdı, alevler öğlen vakti saye değil güneşin tam kendisi olmuş herkesi aydınlatıyordu.
Babam arkamdan gelmiş Alita ve diğerlerini toplamıştı diğerleri hızlıca köşkü boşaltmış olmalıydı.
Efkan Safiri de alıp buradan uzaklaş birazdan itfaye ve polis burada olur.
Yalnızca yürüyüp yürüyemeyeceğinden emin olamadığım Safire bakıyordum. Elleri kolları bağlı olduğu için çözülmesi zaman almış dumanı yutmuş olmalıydı. Kolunu kaldırıp altına girdim diğer kolumu bacaklarının altından geçirip kucakladım ve arabaya bildirdim. Arabayı bölgeden mümkün olduğunca uzaklaştırırken öksürükleri biraz olsun azalmıştı belkide yorgun düşmüştü pencereleri ardına kadar açmıştım soğuk olsa da önceliğimiz rahat nefes almasıydı. Öndeki torpidodaki suyunu bitirmişti. Üstümdeki ceketi çıkartıp omuzlarına koydum ceketime sarınırken yol güzergahını değiştirip daha tenha bir bölgeye çektim. Arabadan çıkıp Safirin kapısını açtım. Ayaklarını aşağıya doğru salladı ve geldiğimiz portakal bahçesini izlemeye başladı derin derin nefesler alıyordu. Bagaja gidip bavulunu açtım içinden bir buluz bir esofman çıkarttım en azından gidecek bir otel ayarlayana kadar üstündekilerden arınmalıydı isli koku şimdiden arabaya sinmişti. Kıyafetlerini verip torpido gözünden bir ıslak mendil ayarladım. Uzatacağım sırada bileğimi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Onlar Tıpkı Sen
Teen FictionPuslu limni gölünün etrafında gözün gözü görmediği bir saatte bir adam odun kırıyor kışı geçirmek için pek tekin bir yer değil bir kadın ağaçların arasında koşarak ilerliyor öyle ki nefesi bile güçlükle yetebiliyor sanki tüm ormanı uyandırmamak için...