Flashback
4 Ocak 2002
Barış henüz yedi yaşındaydı. Küçük bedenini zorlayan korkunç bir sessizlik vardi evde. Annesi, mutfakta sessizce ağlıyor, babasinin eve sarhoş döneceği anı bekliyordu. Barış, odasının köşesine sinmiş, battaniyesine sarılmıştı. Kalbi, kapının her gıcırtısında daha hızlı çırpıyor, gözleri korkuyla kapıya kilitleniyordu.
Derken, dışardan bir gürültü duyuldu. Kapı hızla açıldı. Barış, babasının ayak seslerini tanıyordu. Adımların ağırlığı, ne kadar sarhoş olduğunu ele veriyordu. Birkaç saniye sonra mutfaktan yükselen bir tartışma sesi duyuldu. Barış, annesinin hıçkırıkları arasında babasinin öfkeli bağırışlarını işitti.
"Yine mi para getiremediniz eve?" diye bağırıyordu babası. Sesindeki hiddet, duvarlardan yankılanıyordu. Ardından gelen bir tokat sesi, Barış'ı yerinden sıçrattı. Artık beklemek dayanılmaz bir hal almıştı.
Barış, titreyen elleriyle odasından çıktı ve mutfağa doğru ilerledi. Annesi, babasının önünde yere yığılmıştı. Yüzü kıpkırmızıydı ve gözlerinde çaresiz bir korku vardı. Barış, annesinin çaresiz bakışlarıyla karşılaştı ve o an, ne yapacağını bilemeden, babasının üzerine atıldı. Küçücük elleriyle babasının kolunu tutup annesini korumaya çalıştı.
"Dur, yapma!" diye bağırdı, sesi küçücük ama cesurdu.
Ancak Barış'ın bu hareketi babasının öfkesini daha da körüklemişti. Babası, bir an bile düşünmeden Barış'ı iterek duvara savurdu. Barış, başını sertçe duvara çarpmış ve yere yığılmıştı. Gözleri kararıyordu ama babasının kavanozu kırıp bir parçayı eline aldığını gördü.
Sonra, o keskin acı geldi. Babasının elindeki kırık cam, Barış'ın dudağının altına saplanmıştı. Bir anda sıcak bir kan akışı yüzünü kapladı.
Barış acıyla çığlık attı ama bu çığlık, babasını durdurmaya yetmedi. "Bu ellerinle mi saldırmaya çalıştın bana, ha?" Elindeki camı çocuğun kolundaki çeşitli bölgelerde gezdirmişti. "Bu ayaklarla mı geldin yanıma?" Çocuğun bacaklarını kavramıştı sıkıca.
Küçük çocuk acıyla inliyordu, babası bir kere bile olsun çocuğun yüzüne bakmadan cam parçasını vücudunda gezdirmeye devam etti. Adam, zaten yerde yatan oğluna bir tekme daha attı ve odadan çıkıp gitti. Barış, annesinin acı haykırışları arasında, kanının soğuk zemine akışını hissetti.
Günümüz
Barış odaya girdiğinde, kapıyı arkasından yavaşça kapattı. Yüzündeki ifade, her zamankinden daha gergindi. Gözleri bir an için odanın içinde dolaştı, sanki burada olmanın getirdiği ağırlığı tartmaya çalışıyordu. Sessizce koltuğa oturdu ve başını eğerek yere bakmaya başladı. Elindeki sigara paketini sıkıca tutmuş, parmaklarıyla sinirli bir şekilde oynuyordu.
"Merhaba Barış," dedim, ses tonumu olabildiğince sakin ve yumuşak tutarak.
Barış, başını hafifçe sallayarak selamımı aldı ama gözlerini yerden kaldırmadı. Derin bir nefes aldı, sanki ciğerlerindeki tüm ağırlığı atmak istiyormuş gibi. Ancak bu nefes bile onun gerginliğini hafifletmeye yetmemişti.
"Bugün nasılsın?" diye sordum, onun ne hissettiğini anlamak için.
"Bilmem," dedi, sesi kısık ve kararsızdı. Bu bir kelimenin arkasında, daha fazla konuşmak istemeyen bir isteksizlik vardı. Ancak bu cevap bile, Barış'ın aslında çok şey söylemek istediğini ama nereden başlayacağını bilemediğini gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık ve umut | barsem
Romance"Geçmişin karanlığı zihni ele geçirirken, sevgi tüm yaraları sarabilir mi? Kırık ruhlar, en derin acıların içinden filizlenen saf bir bağlılıkla yeniden buluşur. Aşk, bazen ölümün eşiğinde duran birinin son çaresi, bazen ise karanlığın içindeki tek...