Flashback
8 Şubat 2014
Barış, odasında yapayalnızdı. Dışarıda rüzgar uğulduyor, camlara çarpan soğuk yağmur damlaları, içerideki sessizliği daha da yoğunlaştırıyordu. Odanın köşesindeki lambanın loş ışığı, Barış'ın yüzünü zar zor aydınlatıyordu. Gözlerinde birikmiş öfke, bedenindeki gerilimi iyice artırmıştı. Artık on yedi yaşındaydı, ama yılların yükü omuzlarına erken çökmüştü. Çocukluğu boyunca biriktirdiği tüm kırgınlıklar, içinde bir volkan gibi patlamaya hazırdı.
Annesi, her zamanki gibi mutfakta telaşla bir şeyler yapıyordu sessizce, göz teması kurmaktan bile kaçınarak. Babası ise oturma odasında, televizyonun karşısında oturuyor, sanki dünyadaki tek önemli şey izlediği maçmış gibi davranıyordu. Barış'ın varlığı bile umurunda değilmiş gibi. Babası için Barış, sadece eleştirilmesi gereken bir hatalar yığınıydı. O gün de öyle olmuştu yine bir tartışma, yine sert sözler. "Sen adam olamazsın! Ne işe yararsın ki? Hayatın boyunca hep başarısız olacaksın!" Babasının sesi, kulaklarında çınlamaya devam ediyordu.
Barış, gözlerini kapattı, bu sözlerin yarattığı acıyı bastırmaya çalıştı ama olmadı. İçindeki öfke, tıpkı bir fırtına gibi şiddetleniyor, kontrol edilmesi imkânsız bir hale geliyordu. Her kelime, onun ruhuna batan bir diken gibi canını yakıyordu. Babasının sözleri, adeta içindeki değersizlik duygusunu doğrulayan birer mühür gibiydi.
O an, Barış ne yapması gerektiğini biliyordu. Bu his, onun için yeni değildi. Uzun zamandır içindeki bu fırtınayı dindirecek tek yolu bulmuştu. Ayağa kalktı, odasında bir ileri bir geri yürümeye başladı. Zihninde, yılların birikimi olan acı dolu anılar döndü durdu. Daha fazla dayanamayacağını hissettiğinde, çekmecesine yöneldi. Elleri titriyordu, ama zihni netti. Çekmeceyi açtı ve orada, her zamanki gibi, küçük ama keskin bir bıçak duruyordu. Bunu daha önce de yapmıştı, defalarca. Her seferinde, acı bir nebze olsun hafifler gibi olmuştu. Belki de bu kez de işe yarayacaktı.
Bıçağı eline aldığında, metalin soğukluğu tenine işledi. Gözleri, bileklerindeki eski kesik izlerine kaydı. Bazıları iyileşmiş, bazılarıysa daha yeni yeni kabuk bağlamıştı. Ama hiçbirinin izi tamamen silinmemişti. Barış, derin bir nefes aldı. Bileklerini ters çevirip, bıçağın keskin ucunu tenine bastırdı. İlk seferde derin bir kesik atmadı, sadece cildi çizdi. İnce, kırmızı bir çizgi belirdi, ardından kan damlamaya başladı. Bir an için durdu, acıyı hissetti. Fakat bu acı, zihnindeki kaosa bir düzen getirir gibiydi. Kontrolün kendi elinde olduğunu hissettiği o an, bir rahatlama dalgası içinde yayıldı.
Ama bu sefer yetmedi. Daha fazlasını yapması gerektiğini biliyordu. Bu kez, daha derin bir kesik attı. Bıçağın derinlere işleyişini, etini yarıp kanın hızla akmaya başlamasını izledi. O an, sanki tüm acıları bu kırmızı nehirle birlikte akıp gidiyordu. Kendi kendine fısıldadı: "Senin hiçbir değerin yok. Bunu hak ediyorsun." İçinde biriken nefreti, kanının akışında hissetti. Bu acı, babasının sözlerinin, annesinin sessizliğinin, kendi değersizliğinin bir yansımasıydı. Her damla kan, sanki onun ruhunu temizler gibi akıyordu.
Barış, bıçağı tekrar eline aldı, bu kez diğer bileğine döndü. Derin bir nefes aldı ve aynı hareketi tekrarladı. Acı, zihnini boşaltıyor, onu o yoğun duygulardan arındırıyordu. Bu an, sadece kendisine aitti. Kimse onu yargılayamaz, kimse onu bu anından alıkoyamazdı. Bıçağı elinden bıraktığında, her iki bileği de kanıyordu. Ama Barış, uzun zamandır ilk kez bir nebze olsun sakin hissediyordu.
Kendi acısını kontrol etmenin verdiği güç, ona anlık bir zafer hissi vermişti. Babasının sözleri hala zihninde yankılanıyordu, ama artık onları bir nebze olsun susturmayı başarmıştı. O anların huzuru kısa sürecekti, bunu biliyordu. Ama şimdilik bu yetmişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, yaralarını sarmak için banyoya yöneldi. Yüzünde donuk bir ifadeyle, bandajları buldu ve bileklerine sardı. Her bir kat, onun yarattığı acıyı bir nebze daha örtüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık ve umut | barsem
Romance"Geçmişin karanlığı zihni ele geçirirken, sevgi tüm yaraları sarabilir mi? Kırık ruhlar, en derin acıların içinden filizlenen saf bir bağlılıkla yeniden buluşur. Aşk, bazen ölümün eşiğinde duran birinin son çaresi, bazen ise karanlığın içindeki tek...