Flashback
Barış, okuldan eve dönerken ayakları ağırdı. Gözlerinin altındaki yorgunluk, sadece uykusuzluktan değil, hayatın ona yüklediği ağırlıktandı. Her gün aynıydı; okuldaki karmaşa ve gürültü, ardından evdeki soğuk sessizlik. Apartmanın merdivenlerini tırmanırken, diğer dairelerden gelen kahkahalar ve neşeli konuşmalar kulaklarına çalınıyordu. Bir an için, o seslerin kendi evinden geldiğini hayal etti. Ama bu hayal, kapının önüne geldiğinde birden dağıldı.
Anahtarı ağır ağır kilide soktu, fakat içeride onu karşılayan kimse yoktu. Evin her zamanki gibi soğuk ve ruhsuz olduğunu hissetti. Ne annesinin telaşlı sesini, ne de babasının ayak seslerini duyabiliyordu. Barış, kapıyı arkasından kapattığında içeride yankılanan boşluğun farkına vardı. Sessizlik, evin her köşesine sinmişti.
Ayakkabılarını çıkarıp mutfağa yöneldi. Karnı boştu, ama buzdolabının da aynı boşlukta olduğunu biliyordu. Yine de bir umut, dolabı açtı. İçeride birkaç gün önceden kalmış yiyeceklerden başka bir şey yoktu. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Diğer evlerde, anneler çocuklarına sıcak yemekler hazırlarken, babalar çaylarını yudumlayıp televizyon izlerken, Barış'ın evinde bir kez daha yalnızlık kol geziyordu.
Her şey o kadar sıradandı ki, bu sıradanlık Barış'ın içini kemiriyordu. Pencereden dışarı bakarken, diğer evlerde hayatın nasıl aktığını gözlemledi. Yan komşunun balkonundan yükselen kahkahalar, dışarıda oynayan çocukların coşkusu... Hepsi Barış'a birer yabancı gibi görünüyordu.
Evde yürürken, ayak seslerinin bile yankılandığını fark etti. Kendi evinde bile yabancıydı. Annesi mutfakta olsaydı, belki ona sorardı: "Neden hiçbir şey eskisi gibi değil?" Ama annesi de yoktu. Her zaman o mutfakta telaşlı bir şekilde yemeğini pişirirken görürdü onu. Şimdi ise, mutfak bile annesi kadar sessizdi. Annesinin, ona sıcak yemek hazırlayıp gülümsemesi Barış'ın hayalinde kalan bir görüntüydü artık.
Odasına çıkarken, ağır adımları evin sessizliğinde yankılandı. Kendi odasının kapısını kapatırken, dışarıda yankılanan neşeli sesler sanki bu evden çok uzakta bir dünyaya aitmiş gibi geldi. O sesler başka hayatların bir parçasıydı; Barış içinse bir anı bile değildi.
Barış henüz 7 yaşındayken, ilk kez ailesiyle dışarı çıkmışlardı. Barış o zaman da karşı apartmandaki çocuk gibi heyecanlıydı, babasıyla ve annesiyle birlikte dışarı çıkacakları için mutlu olmuştu. Ama dışarıya adım atar atmaz, o mutluluk yerini gerilime bırakmıştı. Mağazalara girdiklerinde, Barış'ın istediği hiçbir şey alınmamıştı. Oyuncak reyonunda duran parlak arabayı göstermek için elini uzattığında babası sert bir şekilde elini çekmiş, "Saçma sapan şeyler isteme," diye çıkışmıştı. Barış'ın içindeki heves o an yerle bir olmuştu. Birkaç adım ötede başka bir çocuk, ailesinin ona oyuncaklar alırken gülümsemesine şahit olmuştu. Barış da o çocuğa özendi. O çocuğun babası, oğlunun başını okşarken, Barış kendi babasının çatık kaşlarını izliyordu.
Annesi sessizce yanlarında yürümüştü, yüzünde sürekli bir bıkkınlık vardı. Herhangi bir şey söylese, babasıyla tartışma çıkacağını bildiğinden mi, yoksa artık hiçbir şey hissetmediğinden mi sustuğunu Barış o zaman da anlamamıştı, şimdi de anlayamıyordu. O gün dışarı çıkmak, Barış'ın hatırlamak bile istemediği bir anıya dönüşmüştü. Mağazadan mağazaya gezip, hiçbir şey almadan, sürekli yükselen sesler ve babasının öfkesine karşı annesinin sessizliğiyle geçen o gün, ona aile kavramını sorgulatmıştı.
Dışarıdan mutlu bir ses duydu. Barış, o an çocukken yaşadığı bu hayal kırıklığını hissetti yeniden. Ne zaman dışarı çıkılsa, bir şeyler ters giderdi. Babası, çoğu kez hiçbir şey bırakmadan sadece izlerdi. Barış'ın gözlerinin önüne, babasının mağazada ondan uzaklaşarak kaybolduğu an geldi. O yaşta bile kaybolmanın verdiği rahatlama garipti. Babası tekrar yanına geldiğinde, o tanıdık soğukluk geri dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık ve umut | barsem
Romance"Geçmişin karanlığı zihni ele geçirirken, sevgi tüm yaraları sarabilir mi? Kırık ruhlar, en derin acıların içinden filizlenen saf bir bağlılıkla yeniden buluşur. Aşk, bazen ölümün eşiğinde duran birinin son çaresi, bazen ise karanlığın içindeki tek...