Flashback10 Mart 2012
Barış'ın adımlarının sesi, okulun uzun koridorlarında yankılanıyordu. Henüz 16 yaşındaydı ama kalbinin üzerinde yılların ağırlığını taşıyordu. Okulun duvarları onun için yalnızca bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda her gün kendisiyle yüzleştiği bir zindandı. Her gün biraz daha içine kapanıyor, her gün biraz daha kırılıyordu. Çünkü Barış farklıydı ve bunun bedelini çok ağır ödüyordu. Eşcinseldi ve bu onun okulda "ibne" olarak anılmasına yetiyordu.
O gün de diğer günler gibi başlamıştı. Sınıfa giderken başını eğmiş, kimsenin gözlerine bakmamaya çalışıyordu. Fakat içindeki korku ve endişe, yüzünden okunuyordu. Çantası omzunda, koridorun köşesini döndüğünde karşısında bekleyen grubu gördü. O an kalbi duracakmış gibi oldu. Onlar, Barış'ın kabusu, hayatını cehenneme çeviren bir grup genç. Gözlerindeki alaycı ifade ve dudaklarındaki o aşağılayıcı gülümseme, Barış'ın içine bir kez daha korku saldı.
En başta, liderleri olan Hakan vardı. Her zaman gücünü gösterme ihtiyacı hisseden, acımasız biriydi. Yanında duran diğer iki çocuk da Hakan'ın her dediğine koşulsuz itaat eden tiplerdi. Barış'ın yanına yaklaştıklarında Hakan'ın gözlerinde kötü bir parıltı vardı. "Bakın, kim gelmiş," dedi Hakan, alaycı bir sesle. "İbne Barış."
Barış'ın içi titredi. O kelime, ne kadar basit görünse de, onun için bir bıçak gibi saplanıyordu. O kelimeyi defalarca duymuştu ama her seferinde canı bir öncekinden daha çok yanıyordu. Gözlerini yerden kaldırmadı, cevap vermedi. Ama bu sessizlik Hakan'ı daha da kışkırtıyordu. Bir adım daha yaklaştı. "Duydum ki yine kız gibi ağlıyormuşsun geçen gün tuvalette," dedi Hakan, yanındakilere dönerek güldü. Diğer çocuklar da bu zorbalığa eşlik eden kahkahalarla eşlik ettiler.
Barış, kaçmak istedi, ama kaçacak yeri yoktu. Tam arkasını dönüp uzaklaşmak üzereydi ki Hakan hızla ileri atıldı ve Barış'ı omzundan sertçe tutup duvara yasladı. "Nereye gidiyorsun, ha? Bizimle biraz eğlenmeyecek misin?" dedi Hakan, yüzüne korkunç bir gülümseme yerleşmişti. Diğer çocuklar hemen çevresini sardılar, kaçış yolu bırakmadılar. Barış'ın kalbi hızla çarpmaya başladı, nefesi daralıyordu. Hakan'ın gözlerinde büyüyen nefreti hissedebiliyordu.
"Bırak beni," diye mırıldandı Barış, ama sesi neredeyse duyulmayacak kadar zayıftı. Hakan bu kez daha da yaklaşıp yüzünü Barış'ın yüzüne yaklaştırdı. "Ne dedin?" dedi sertçe. Sonra Barış'ın göğsüne bir yumruk indirdi. Barış'ın nefesi kesildi, acı bütün vücudunu kapladı. Çocuklar yeniden gülmeye başladılar. Hakan bir adım geri çekildi, ardından Barış'a bir tekme attı. Barış'ın bacakları titredi, acıdan neredeyse yere yıkılacaktı.
"Bunu sevdin mi, ha? Senin gibi ibneler dayaktan hoşlanırmış derler," diye bağırdı Hakan, iyice öfkelenmişti. Diğer çocuklar da ona katılıp Barış'a tekme ve yumruklarla saldırmaya başladılar. Barış, koridorun soğuk zeminiyle buluştuğunda, başı döndü. Gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı ama ağlamamak için dişlerini sıktı. "Sakın ağlama," diye düşündü. "Sakın onlara zayıf olduğunu gösterme."
Ama çok geçti. Acı her yerini kaplamıştı. Nefes almakta zorlanıyor, bedenini hissetmiyordu. Her bir darbe, ruhunda derin yaralar açıyordu. Çocukların kahkahaları ve alayları arasında kaybolmuştu. Her şey o kadar hızlı ve acı verici bir şekilde oluyordu ki... Barış, sadece bu cehennemin bir an önce bitmesini diliyordu.
Sonunda, Hakan ve diğerleri yorulmuş gibi durdular. Barış'ın yerde kıvrılmış haline bakarak gülmeye devam ettiler. "Yarın yine görüşürüz, ibne" dedi Hakan, son bir tekme daha attı ve ardından uzaklaştılar. Barış, yerde kalakaldı, nefesi hala düzensiz ve ağrılıydı. Gözleri bulanıklaşmış, etrafındaki her şey sanki karanlığa gömülmüştü. Yavaşça, bedenindeki acıya rağmen doğrulmaya çalıştı. Yalnızdı, tamamen yalnız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık ve umut | barsem
Romance"Geçmişin karanlığı zihni ele geçirirken, sevgi tüm yaraları sarabilir mi? Kırık ruhlar, en derin acıların içinden filizlenen saf bir bağlılıkla yeniden buluşur. Aşk, bazen ölümün eşiğinde duran birinin son çaresi, bazen ise karanlığın içindeki tek...