Gediz okuldaki ona ayrılmış bankta oturup sigarasını içerken, sevgilisi olan Dilara inatla tırnaklarındaki motor yağı lekelerini çıkartmaya çalışıyordu.
"Kızım yıllardır bu halde o tırnaklar, çıkmıyor kabullen artık." Kız oflayarak ayağa kalktı.
"Tamam yaaa, zaten gelir birazdan senin ki. Gözün görmez beni." Yanağını öpüp sınıfa doğru yürüdü kıvırtarak.
"Geliyor bile... lan Mirket... gel otur bakalım." Eliyle ayağının dibini gösterdi.
Titrek adımlarla gelip oturan gence eğlenerek baktı, iki yıldır durmadan uğraşıyordu onunla. Her sesi yükseldiğinde titriyordu sıska genç.
Aslında uzun boyluydu, ama çok zayıftı. Sağlıklı bir zayıflık değildi bu, bildiğin aç kalmış gibiydi. Kim sorsa metabolizmam hızlı diyordu ama, kimse onu birşey yerken görmemişti şimdiye kadar.
"Aç ağzını." Sırıtarak oğlana aldığı açmayı koparttı, ağzına iri bir lokma koyunca gencin gözleri doldu. Öylece duruyordu, elini çenesine götürüp bastırdı.
"Çiğne lan, her boku ben mi söyleyeceğim." Genç yavaş yavaş ağzındakini çiğnerken yanağını patpatladı.
"Aferin, az etlen iki lokma ye." Gencin dolu gözleri yere eğildi, lokmalar boğazına diziliyordu.
"Yuttun mu?" Çenesini sıkıca tutan el yüzünden yutkunmak zorunda kaldı.
Gediz 1.96 boyuyla ve kaslı cüssesiyle okulun en irisiydi, o ise 1.80 olsa bile kırılacak kadar inceydi. Ağlayası vardı, çocukluğundan beri açma yememişti ve şuan çocuk gibi ağzına besleniyordu.
"Anaaa, dur lan ayranı unuttum." Gediz pipeti takıp dudaklarına uzattı, hevesle iki büyük yudum alınca kafasını okşadı.
"Ye-ye-yeterli..." kekeliyordu, onunla yada annesi hariç kimle konuşursa konuşsun, kekeliyordu.
"Yetmez yetmez, yiyeceksin daha Mirketim. Doyulmaz bu kadarcık şeyle." Derin ama titrek bir nefes aldı, ne olursa olsun yedireceğini bildiği için itiraz etmedi.
"Aferin, şimdi proje ödevimi yaptığını umuyorum." Hemen elini çantasına attı, onun için yaptığı ödevi titreyen ellerle uzattı.
"Ooo Mirket, güzel olmuş lan. Aferin sana, bugün kantinde tam saatinde ol. Dün dört dakika geç kaldın." Kafasını sallayıp ayaklandı ve insanlardan uzak durarak sınıfa yürümeye başladı.
Sınıfa girince elini midesine bastırdı, uzun zamandır ilk kez bu kadar çok yediği için garip hissediyordu. Sırasına oturup çantasını açtı, ödev olan Gediz'in defterini çıkarttı ve yazısını taklit ederek yapmaya başladı.
Gediz onu ilk başlarda dövecek gibi olmuştu, biraz biraz hırpalamıştı da... ama hiç tam anlamıyla dövmemişti. Bazen dövdüğü kişileri izletir, işkence gibi saatler geçirmesine sebep olurdu.
Ödevlerini yaptırırdı ona, bazen de sadece ayağının dibine oturturdu. Bomboş otururdu, o bankın sırt dayama yerine otururdu hep.
Eve gitme saatine kadar her teneffüste onun yanına gidiyordu, eve giderken ise yanına çağırıp biten ödevlerini alıp yeni ödevleri veriyordu. Maaşsız kölesiydi onun, tek getirisi ilk senesinde olduğu gibi itilip kakılmıyordu. Çünkü Gediz onun kendisine ait olduğunu duyurmuştu, dokunanı pişman ediyordu.
İlk kavgasında dudağını patlatan genci, dinlene dinle bir saat dövüp ona izletmişti. Artık yalvarıp kolunu tutunca gülmüştü, onu kolunun altına alıp 'Mirketim' demişti ilk kez.
Sevgilisi ilk başlarda delirmişti, şuan ise kendisinden 'seninki' diye bahsediyordu. Çünkü onundu...
Eve girdiğinde annesini ocağın başında gördü, yine çorba yapıyordu. O adam ise salonda yayılmış televizyon iziyordu.
"Odana geç çabuk, evde yine." Kafasını sallayıp odasına girip kapıyı kilitledi, hayalet gibi takılacaktı.
"Çorbanı iç annem, o zıkkımlanınca getireceğim diğer yemeklerden." Dudağını ısırıp kafasını salladı.
"Yok bu yeter, tokum ben." Annesi asılan suratıyla odadan çıktı, çünkü hep tokum diyordu.
Hiç tok olmasa bile...
Babası öldüğü gibi dayısı annesini bu adama satmıştı, şimdi adamın emeklisi ve annesinin temizlikten aldığı parayla geçiniyorlardı. Yani onlar.... onun eline en ufak para bile geçmiyordu.
Adam domuz gibi yiyor, ayyaş gibi içiyordu resmen. Sigarası falan derken annesi olmasa evde yemek pişmezdi, bir tencere çorba bile olsa...
Titreyerek kalın yorganı sırtına örttü, hasta olacak gibi hissediyordu. Çorbaya ekmek doğrayıp yedi, tabağını da sıyırdı. Bundan başka bir lokma yemezdi evde.
Masa lambasını kısık ayarda açıp ödevlerine başladı, daha Gediz'in ödevleri vardı. Hızlı hızlı yaptı hemen, onun ödevlerine ise özenmesi gerekiyordu.
Sabah ona açma yedirişi geldi aklına, görüşü bulanıklaştı. Ağlamaya başlayınca ödevden uzaklaştı, üstüne damlarsa biterdi. Dilara denilen kız bakıp bakıp gülerdi artık...
Oflayıp gözlerini sildi, tam o anda içeriden annesinin feryadı duyuldu. Çığlıklar atıyordu, koşup odasından çıktı ve kendini annesine siper etti.
Sırtına, beline, kalçasına, bacaklarına sayısız tekme yemişti. Kafasına yediği tekmeyle gözleri karardı, ağzında kan tadı vardı.
"Ne demek kovuldum lan, para getirmezsen al piçini yallah sokağa. Bak bakalım neler geliyor başınıza o zaman, sabah hemen gidip yalvarıyorsun o kahpeye. Gerekirse her gün git aynı paraya, çalışacaksın ama." Annesi yalvararak ona vurmamasını söylesede dinlemedi adam, yorgunluktan yığılana kadar vurdu.
Odasına gidip yatağa yattığı gibi bilincini kaybetti, bu uyku değildi. Bu bilinç kaybıydı, öldüresiye dövülmekten dolayı olan savunmasıydı vücudun...
Tam iki gün uyudu o odada, iki gün boyunca kilitli ve aç kaldı yine. Kekeme olmasa ve bir iş bulsa adamdan kaçabilirlerdi belki. Annesi ve o olurdu sadece, paraları yettiği kadar yerlerdi. Kiraları ve geçimleri için çalışırlardı, ayyaş bir sinir hastası için değil...
Okula gittiğinde ilk ders çoktan bitmişti, hatta bugün çarşambaydı. Daha bahçeye girdiği gibi herkes ona baktı, yüzü berbat haldeydi. Gediz'in sesini duyana kadar kendini tuttu, o onun olana bunu yapanı affetmezdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirket
RandomGediz okulun en iri genci, haliyle abisi de oluyor Endüstri Meslek Liseli gençlerin en ürkeği olduğu için Mirket lakabı alan genç, kimse, doğru dürüst adını bile merak etmiyor Gediz ise Mirket'in adını asla unutmayacak olan tek kişi ***BU HİKAYE ZOR...