10. bölüm

1.8K 250 19
                                    

Mirket bu sefer başka bir sebepten titriyordu, merak... ne hissedeceğinin merakı onu titretiyordu. Eve girdiği gibi annesinin kurduğu sofrayla karşılaştı, kadın o pislik gittiğinden beri oldukça mutluydu.

Yine çalışıyordu, yoruluyordu ama eve gelince huzur bulabiliyordu. İlk hafta sanki adamın evde bıraktığı izleri temizlemek ister gibi, her yeri sirkeli ve çamaşır sulu kova kova sularla temizlemişti.

Akşamları oğluyla sohbet ederek yemek yiyebiliyordu, en ufak seste bağıran bir manyak yoktu. Yüzündeki çizgilere rağmen oldukça genç bir gülümseme yolladı oğluna.

"Şu gürbüz genç... arkadaştan fazlası gibi sanki sana..." mirket irileşen gözlerle gülümseyen annesine baktı, gittikçe kızarıyordu.

"Şeyyy, biz yakın arkadaşız...." yalan söyleyemiyordu, sevmiyordu da. Kızaran kulakları annesinin daha çok gülümsemesini sağladı.

"Ona teşekkürlerimi ilet annem, Allah ondan razı olsun. Eğer kabul ederse bir gün yemeğe gelsin." Mirket alt dudağını ısırıp kafasını salladı, çok utanmıştı.

"Söylerim, gelir mi bilmiyorum ama." Kadın daha büyük bir tebessüm sundu oğluna.

"Sen istersen gelir bence, gözlerinden belli oğlanın." Mirket artık bayrak kadar kırmızıydı, yutkunup ellerini yüzüne kapattı.

"Anne.... utandırma beni. Zaten o yeterince utandırıyor." Kadın bu sefer sesli sesli güldü.

"Bak sen, nasıl utandırıyor?" Mirket hafif bir tebessümle baktı annesine, onların bu halini yadırgamaması iyi gelmişti ona.

"Şey diyor.... kokum çok güzelmiş..." kadın utanan oğluna baktı.

"Başka?" Oğlan bu sefer daha büyük bir tebessüm oturttu dudaklarına.

"Bir de, tenimi kimse görmesinmiş... benim için ağladı da..." işte bu hayrete düşürmüştü kadını.

"O güçlü kuvvetli çocuk mu, çok seviyor demek ki seni..." mirket hevesle başını salladı.

"Beni çalıştırıyor, araba tamirini de öğretiyor hem. Günlük de parasını veriyor, çok yoruluyorum ama bak... al bunları sen." Çocuksu bir hevesle birkaç günlük parasını annesinin önüne koydu, kadın mahsunlaşmıştı.

"Bunları al sen, bende de biraz var. Ne zamandır saklıyorum o pislikten, bir telefon alalım sana. Sonra bana da alırız yenisinden, olur mu?" Mirket bunu duyduğu gibi hevesle başını sallamıştı, mutlu mutlu yemeğini yedi.

Telefonu olduğu zaman belki de Gediz ona mesaj atardı, yan sırasındaki kız sürekli sevgilisine fotoğraf da atıyordu. Gediz ona gösterirse onlarda atarlardı birbirine belki...

Yemek bitince annesine yardım etti, o bulaşıkları yıkarken annesi etrafı toparladı. Çamaşırları attı, odasına girince yutkundu. Belki yemeğe gelince odasını görmek isterdi sevgilisi....

Sevgilisi.... Gediz onun sevgilisiydi... bir sürü utanç verici şey yapmışlardı...

Kendini yatağına atıp sırıttı, Gediz onu seviyordu. Onun için deli oluyordu hatta, yatakta sağa sola döndü. Mutluydu ve bu mutlulukla birazcık saçmalamak istiyordu.

Gediz'in onda olan defterlerinden birini alıp ilk sayfasını açtı. Boya kalemlerini çıkartıp şekilli harflerle Gediz yazdı, altına kalp çizip boyadı. Daha da alta inip kendi ismini yazdı, Batı yazdı... mirket değil....

Gülerek deftere uzun uzun baktı, geçmişi bir kalemde silip unutmuştu. Onca yılın mutsuzluğu, eski bir kitabın kapağındaki toz gibi bir hamlede dağılıvermişti.

Gediz onun cesur davranmasını istiyordu, cesur bir adam olması gerekiyordu. Sevgisini özgürce yaşamak için buna ihtiyacı vardı, defteri kapatıp çantasına koydu.

Ödevlerini yaptı ve yarın hafta sonu olduğu için banyo yaptı, uzun uzun yıkandı. Odasına girip çarşaflarını değiştirdi ve uykuya daldı. Sabah korna sesiyle kalktı, gözlerini anında açmıştı.

Sadece iki kez kornaya basan Gediz arabada oturuyordu, mirketi gelmezse birazdan yalnız da olsa gitmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alırken siyah kot ve Gediz'e ait olan kapşonluyla evden koşarak çıktı genç.

Arabaya girdiği gibi iri gence kocaman sarıldı ve ona yakın olan yanağını öptü, Gediz bu heyecanlı mirketle mest olmuştu. Yutkunup oğlanın dudağına uzandı, hemen geri çekildi oğlan.

"Annem camda, görmesin..." utangaç sesi gülmesine sebep oldu.

"Görmesin tabi, yüreğine iner mazallah." Mirketi gülümseyince dikkatle ona baktı Gediz.

"Annem biliyor, anlamış." Gediz donup kaldı, yutkunup oğlanın hala gülen yüzüne baktı.

"Ne dedi?" Dudağını ısıran oğlanla karnı kasıldı, çok seviyordu bu hareketini.

"Yemeğe gelsin bir gün, teşekkür edemedim dedi. Bir de beni öpmeni istemiyormuş." Şaka amaçlı söylediği şeyle Gediz öyle bir fren yaptı ki, mirket emniyet kemeri olmasa ön konsola yapışırdı.

"Ne demek öpmek yok, güzelim, anneye söyle... olmaz valla. Yok, dayanamam ben. Söylemesen... belli olmayacak gibi öperim ha..." mirket kıkırdayınca anladı şakasını.

"Şaka yapıyorum ya, anneme o kadar şeyleri anlatmam... özel anları..." Gediz rahat bir nefes alıp koltuğuna yaslandı.

Yola tekrar çıktıklarında hala kıkır kıkır gülen oğlanın neşesi ona da bulaşmıştı, tek yana kıvrılmış dudağıyla arabadan inince kahvaltı hazırlayan çıraklar ona bakıp kaldılar. Mirkete dokunan gözleri oymamak için sabır çekiyordu...

"Usta geldi mi?" Sert sesiyle toparlandı gençler, birisi odada olduğunu söyleyince kafa sallayıp içeri girdi.

"Ustam günaydın, getirdim yeni çırağımızı..." mirket utangaç bir bakış attı babasına, adam ona sırıtarak bakıyordu. Hafifçe Gediz'in arkasına doğru süzüldü, adam bu hareketle daha büyük sırıttı.

"Günaydın evladım, gel otur." Mirket sandalyeye emanet gibi oturdu kıçının ucuyla.

"Günaydın efendim." Gediz arkasında dağ gibi dikildiği için rahattı.

"Efendim olmadı ama, baba demeyeceksen usta de bari." Mirket utançtan kırmızının bin tonuna bürünürken Gediz minnetle bakıyordu babasına.

"Baba mı?" Kocaman gözlerle adama bakınca adamda gülmüştü.

"Damatmışsın, bu hayta adam akıllı birini bulmuş anlaşılan. Dikildi karşıma, ben bir oğlanı seviyorum, istediğin kadar dövebilirsin dedi. Sen olduğunu anladığım için dövmedim ha, başkası olsa sırtında kaç sopa kırardım." Mirket hafifçe büzüldü yerinde, hem sevinmiş hem korkmuştu.

"Dövmemenize sevindim." Dedi sadece.

"Baba utandırma bebeğimi, gel yavrum giyinelim biz." Elini tutup kaldırdı mirketini, oğlan bariz rahatlamıştı odadan çıkarken.

"Gerçekten dövmedi değil mi?" Merakla bakıyordu iri gence, Gediz kafasını iki yana salladı.

"İnşallah o günkü gençtir, yoksa kırarım kafanı dedi hatta. Bal mirket, herkese sevdiriyorsun kendini." Oğlan mirket denilince gözlerini kısıp döndü iri gence.

"Mirket yoktu hani, sevgilim diyecektin herhalde Gediz'im..." Gediz'im derken bastırarak söylemişti. Bu tavırla yutkundu Gediz, aklından çıkıvermişti.

"Bebeğim ağzımdan kaçtı, vallaha yok mirket bundan sonra." Kafasını iki yana sallayıp arka odaya girdi mirket.

Gediz de peşinden tabii....

Tribine kurban olurdu onun, her haline kurban olurdu...

MirketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin