Kaçamamıştı... elleri başının üstünde tutulurken deli gibi öpülüyordu Gediz tarafından. Bu kadar arzulanmak ona kendini mükemmel hissettirmişti, boynuna inen dudaklarla gülümsedi.
Sertleşmemek için zor tutuyordu kendini, ama kasıklarına sürtünen Gediz yüzünden iradesi çatlamak üzereydi. Ellerini oynatınca onu bir hamlede ters çevirdi, iki elini tek hamlede beline sabitleyip diğeriyle boynundan kavradı.
Başını geriye çevirip öpmeye devam ederken kendini de mirkete sürtüyordu. Mirket bu hareketle daha da kızarıp inledi, Gediz bu ses yüzünden neredeyse gelecekti.
"İnle mirketim, yalandan bile olsa yine inle... sürekli inle." Oğlanın boynunu eme eme öperken bir yandan kulağına fısıldıyordu.
"Sus... sus lü-lütfen." Alnını duvara dayayıp yüzünü gizlemeye çalıştı.
"Batı... beni susturmanın tek yolu daha çok öpmek." Bu sefer baygın gibi söylediği ismiyle teni ürperdi mirketin, ismi kutsal bir şey gibi çıkmıştı dudaklarından.
"Öp o zaman, Gediz öp beni." Kekelememişti, hatta sesi bariz arzu doluydu.
Gediz kesilen nefesiyle müptelası olduğu yüzü avcuna aldı, dudaklarına yaklaşıp öylece beklerken mirket ona uzandı. İşte bu... bunu istiyordu, ona kendi isteğiyle gelmeliydi aynı böyle.
"Mirketim, kucağıma gelir misin?" Ağzı açıldı ve başını eğerek geri çekildi, hafifçe başını salladı.
Eski sıralardan birini çekti altına, oğlanı elinden tutup kendine çekti. Öyle saf bir şeydi ki, yan oturacaktı neredeyse kucağına.
"Öyle değil güzelim, aç bacaklarını. At biner gibi, sür beni..." mirket pancar gibi kızarmıştı, Dilara hep böyle oturduğu için öyle istiyor sanmıştı.
"Na-nasıl süreyim? A-anlamadım..." kucağına oturan çocuğun kalçalarını kavradı, mirket dudaklarını ısırmıştı sertçe.
Ona dokunurken inip kalkan göğsünden erkeksi parfümü ciğerlerine doluyordu. İstemsizce yaklaştı boynuna doğru, o ara kucağında kıpırdandığı için Gediz başını duvara yaslayıp inlemişti.
Donup kaldı mirket, yanlış bir şey yapmış gibi hissediyordu. Gözleri kapalı duran gence dikkatle baktı, tekrar yaklaşmak için kıpırdayınca alt dudağını yalamış ve dişlerini sıkmıştı. Bu görüntü mirkete kendini güçlü hissettirdi, bilerek kalçasını öne itince Gediz kapkara olmuş gözlerini açıp dimdik gözlerine baktı.
"Cesur ol mirketim, korkma benden. Birlikte zevk alalım." Kendi zeytuni gözlerini gencin gözlerine dikip dudağını ısırdı ve tekrar kalçasını oynattı.
Gediz korkutucu bir şekilde gülümsüyordu, kalçasını tutan parmaklarını sıkılaştırdı ve onu kendisi hareket ettirdi. Sabrının son kırıntılarına tutunuyordu, kendini daha çok itince karnına dokunan sertliği hissetti ve kocaman gülümsedi.
"Az değilmişsin mirketim, maşallah." Kafasını kendi boynuna saklayan genci sıkıca sardı, onu utandırmaya bayılıyordu.
Sertçe çalan kapıyla toparlandılar, mirket dimdik duran sertliğini ne yapacağını bilemez gibi kıpırdanıyordu. Gediz çekincesizce elini oğlanın belinden sokup sertliğini düzeltti ve üstüne kendi sweatini giydirdi.
Kendisi elinde tuttuğu hırka ve ince tişörtüyle duruyordu. Kapıyı açıp arkadaşına baktı, genç ona başıyla bir yeri işaret etti ve Gediz hızlı adımlarla o tarafa ilerledi.
"Gel mirket, abinin ufak bir işi var. Halledene kadar seni sınıfa götüreyim ben, etrafta pislik dolu." Mirket anlamayarak gence baktı, neydi ki etraftaki pislik...
"A-a-anlamadım." Genç ona kafasıyla ilerlemesini işaret edince yürümeye başladı, sertliği zonkluyordu.
"Sen abiyi merak etme mirket, çıkışta seni alacak. O gelene kadar ben yanında duracağım, seni yalnız bırakmayız." Mirket kafasını sallayıp onayladı, önceden de böyle olurdu.
Gediz bazen ortadan kaybolurdu, ama yine de arkadaşları onun etrafında durup milleti uzak tutardı. Nereye gittiğini hep merak ederdi, şimdi ise meraktan çatlıyordu.
Güzel çocuktu mirket, bilmese de bazen onun bu güzelliğine kapılanlar olurdu. Hiç birinden haberi olmamıştı, olmasını istemiyordu Gediz... korkuyordu.
Mirketinin o güzelliğine bakan herkesi öldüresi vardı, bu zibidi ise onun güzel vücudunu süzüp sesli sesli hayaller kuracak kadar aptaldı. Turgut duyduğu gibi yakalamıştı genci, Gediz duysaydı sonu olurdu.
"Eeee, neymiş bakalım şu parlak hayallerin sayın sikik.... mirketimi o sapık zihninden döve döve çıkartayım mı, ne dersin?" Genç korkuyla ona bakarken hırkayı kenara bırakıp şefkatle okşadı, mirketinindi bu sonuçta.
"Bir daha.... bir daha olmaz, lütfen affet.." Gediz alaycı bir şekilde güldü.
"Affettim gitti lan... eğer bugün buradan yürüyerek çıkabilirsen affederim seni. Hadi iyisin, dayanıklı olma şansı verdim sana." Korkudan titreyen genç dikleşip elini arkasındaki duvara koydu, telefonunu bulursa polisi arayabilirdi.
"Bunu mu arıyorsun?" Elindeki telefonu suratına çeviren Gediz yüz tanıma sayesinde açmıştı kilidi.
"Bakalım bu oyuncakta neler gizli? Vayyy, bu mirketim değil mi lan? Dur bunu kendime atayım,bebeğime bak be nasıl sevimli çıkmış." Her gördüğü fotoğrafta aynı kişi vardı... mirketi..
"Sen sürekli onu takip ediyordun anlaşılan, bak lan evini bile çekmiş..."
Öfkesini gülüşünün ardına saklıyordu, ama sabrı çok ince bir ipliktendi ve kopmak üzereydi. Son gördüğü fotoğrafla yutkundu, şimdi bu genci elinden kimse alamazdı işte. O.... mirketini giyinirken bile izleyen bir sapıktı...
"Bunu çekerken beni unuttun galiba sen, ben, benim olana bakılmasına bile izin vermem lan...." sinirden titreyen ellerle yakaladı genci.
Ona sonunda kavuşmak üzereyken başkalarına kaptıramazdı, genci duvara savurdu. Boynundan tutup kafasını duvara vurmaya başladı, ağlamaya başlayan sapığa lanetler okuyup küfürler ediyordu. İki kuvvetli kol onu tutup zorla gençten ayırdılar, tekmelerle ona yetişmeye çalışıyordu hala. Nefretini kusmaya devam ediyordu, o ara önce kokusunu aldı, sonra sesini duydu.
"Gediz, sakin ol lütfen." Cılız kollar gövdesine dolanınca tüm vücudu yumuşadı sanki, kokusunu içine çekti.
"Batı...." gözleri yanıyordu, ağlamak üzereydi koskoca Gediz...
"Gel... gidelim. Geç kalıyoruz işe..." elini tutunca gözleri kapandı.
Turgut onu getirmeseydi o pisliği öldürmüş olurdu şimdiye, Gediz ona bu kadar iyi davranırken hapse girmesine göz yumamazdı. Turgut'u biraz zorlamıştı anlatması için, iyi ki de zorlamıştı.
Elini sıkıca tutup o depodan çıkarttı onu, spor salonuna ait depoya götürdü yine. Elini bırakmıyordu ve Gediz de sanki hayatı buna bağlı gibi tutuyordu elini.
"Bir daha o kadar sinirlenme lütfen, seni kaybetmek istemiyorum." Kekelemeden söylediği sözlerle duvara itildi, düğmelerini açan elin sıcaklığıyla dudağını ısırdı.
"Tenini görmek için, fotoğraflarını çekmek için seni evine kadar takip etmiş. Senin tenin de benim, sen de benimsin. Herşeyin benim..." mirketin nefesini solumak için onun boyuna eğildi Gediz.
"Senin nefesin bile benim Batı, sen benim Batı'msın. Gediz nehri her zaman Batı'da son bulur." Alnına dayanan alnıyla derin bir nefes aldı genç.
Gediz'in yanaklarını tutup dudaklarına uzandı, minik bir öpücük kondurup fısıldadı.
"Batı'ya dökülen onca nehrin içinde, Batı bir tek Gediz'i kucaklar." Bu sözler Gediz'i çözen şey olmuştu ve Gediz yıllar sonra ilk kez genci kucaklayıp gözyaşlarını serbest bıraktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirket
RandomGediz okulun en iri genci, haliyle abisi de oluyor Endüstri Meslek Liseli gençlerin en ürkeği olduğu için Mirket lakabı alan genç, kimse, doğru dürüst adını bile merak etmiyor Gediz ise Mirket'in adını asla unutmayacak olan tek kişi ***BU HİKAYE ZOR...