Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolabımın başına geçtim. Ne lanet bir şeydi bu? Giyecek bir şey bulamıyordum. Tamam diğer kızlardan biraz farklıydım ama bu konuda farkımız olduğunu sanmıyordum. Siyah taytımı çıkarıp yatağın üzerine attım. Siyah örgülü kazağımı da çıkardıktan sonra üzerime geçirdim. Kazağım salaştı ve uçlarından iplikler sarkıyordu. Çorabımı da giydikten sonra düz taban siyah ayakkabımı giydim. Üstüme de siyah montumu geçirdim. Makyaj yapmayacaktım. Zaten gerek yoktu değil mi? Gözlerim yeterdi. Saçlarımı dünden yaptığım örgüyü açıp dalgalar halinde serbest bıraktım. Siyah şapkamı da geçirdikten sonra hazırdım.
Bugün Defne'yi almadım. Neden biliyor musunuz? Sevgili Cem'ciğimiz onu alacakmış. Satılmıştım ha! Gerçi sorun değildi benim için. Defne mutluysa bende mutluydum. Tek kalmak beni korkutmuyordu. Kantinde oturmuş kahvemi yudumluyordum. Biraz erken gelmişim sanırım. Karnımın guruldamasıyla Ahmet abiden (kantinci) kaşarlı tost almıştım. Afiyetle tostumu ve kahvemi mideme indirirken zil çalmıştı. Son lokmayı da ağzıma tıkıp kahvemin son yudumunu da kafama diktikten sonra kantinden çıktım.
Dersin müzik olduğunu öğrendiğim için yönümü değiştirip müzik odasına doğru yol aldım. Müzik dinlemeyi severdim ama müziğe karşı bir yeteneğim yoktu. Resimciydim ben. Tuvalıma ya da kağıdıma, bazen de duvara iç dünyamı yansıtırdım. Bu yüzden de genelde koyu tonları kullanırdım. Siyah favorimdi. İç dünyam ne kadar da daraltıcı olsa da ortaya güzel resimler çıkıyordu. Ah resim yapmayı özlemiştim. En son ne zaman yapmıştım ki? Bir kaç hafta önce? Kesinlikle bugün resim yapmalıydım. Bu planı aklımın bir köşesine attıktan sonra müzik odasına giriş yaptım. Sahnede Defne vardı. Ah evet müziğe yeteneği olan Defne'ydi. Sesi mükemmeldi. Defne'nin yanında yüksek tabureye oturmuş elinde gitar tutan bir Cem vardı. Sanırım o da müzikçiydi ha. Defne şarkı söylüyor Cem'de gitarla ona eşlik ediyordu. Güzel bir görüntü, güzel bir uyumdu. Cem benim partnerimi çalmıştı! Defne şarkı söyler, ben de onun sesinin getirdiği huzurla resim çizerdim. Biz de uyumluyduk!
Defne'ye göz kırparak koltuklardan birine oturdum ve onları dinlemeye başladım. Şarkılarını bitirdikten sonra izleyicilerden ve dinleyicilerden büyük bir alkış tufanı koptu. Hoca sahneye çıktığında yıl sonunda yapacağımız bir gösteriden söz ediyordu. Pek dinlediğim söylenemezdi. Beni ilgilendirmezdi değil mi? Müzikçi olan onlardı. Adımı duyduğumda yere bakan gözlerimi kaldırıp sahneye baktım.
-Arya
-Evet?
-Sana da ihtiyacımız var. (dediğinde tek kaşımı kaldırdım. Bana derken? Ben ne yapacaktım? Bu karga gibi sesimle şarkı mı söyleyecektim?)
-Ne gibi bir ihtiyaç?
-Arka plan. Gösterimiz de arka plana ihtiyacımız var. Büyük bir resme ya da grafitiye ihtiyacımız var. Okulun en yetenekli resimcisi sensin.
-Tamam ama nasıl bir tema olacak?
-Biraz seni zorlayacağız galiba.
-Nasıl yani?
-Şöyle ki sen genelde koyu renklerle çalışan birisin. Hüzün, üzüntü, mutsuzluk, acı gibi konuları işliyorsun ama bizim bu karanlık kısım dışında aydınlık kısmada ihtiyacımız var. Kötüler ve iyiler. Kötüler için senin her zaman ki yaptığın resimlerden olur ama iyiler için aydınlık, beyaz tonlar kullanmalısın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİNCİR
Mystery / ThrillerÜrkütücü koridordan geçerken etrafı inceliyordum. Bir çok kapı vardı yanlarda. Hepsi sessiz gibiydi. Biri hariç. Kapının yanından geçerken içerden zincir sesi geldi. İçerde ner vardı ki?