Curcuna beklediğinden erken başladı.
Sabahın kör saatinde kapısının önündeki tartışma seslerine uyandı Jimin. Üzerindeki örtüyü isteksizce kaldırarak doğruldu. Karmakarışık olmuş saçlarını düzeltti, gözlerini ovuşturdu. Kapının önündeki tartışma sesleri gitgide yükseliyordu
Kapıyı açtığında tam da tahmin ettiği gibi birbirlerinin üzerine atlamalarına ramak kalmış Jungkook ve Ji-heon ile karşılaştı.
Ji-heon açılan kapıya doğru atılıp Jimin'in koluna girdi hemencecik.
"Unni bu aptal yanına gelmeme müsaade etmiyor."
Jungkook çenesini havaya kaldırdı kasıntıyla. "Prensesin odası burası. Öyle her elini kolunu sallayan giremez."
"Ben herkes miyim şapşal?" diye diklendi Ji-heon kaşlarını çatarak. "Ben Baekje prensesiyim ve dikkatini çekeyim şu an Baekje sarayındayız."
"Ben de Şilla prensesinin korumasıyım ve nerede olduğumuz inan hiç umurumda değil."
"Aptalsın çünkü."
"Sen de şımarıksın."
"Gereksiz!"
"Sümüklü!"
"Kokuşuk!"
"Daha sabah yıkandım be! Ne kokuşuğu"
"Off,yine mi..."
Jimin kolunu hâlâ tutmakta olan Ji-heon'dan kurtardı ve kapıyı gençlerin suratına çarparak kapattı.Canı burnundaydı zaten. Hiç çekemeyecekti ikisini de.
Koltuğun üzerine atılmış sabahlığını alıp sırtına geçirdi. Pencereye doğru yürüyerek önce perdeleri sonra pencereyi açtı. İçeriye dolan serin bahar havasından derin soluklar çekerek rahatlamaya çalıştı.
Prensle geceki konuşması geldi birden aklına. Utançla yanaklarının kızardığını hissetti. Prensin yaklaşıp kulağına fısıldadığı anları hatırlayınca dudağını ısırdı. Neden olduğunu bilmediği bir şekilde tuhaf hissetmişti. Paniklemişti. Prensin ima ettiği şeylere ise öfkelenmişti.
Kulağına değen nefesle tüylerinin ürpermesi de tamamen öfkeden olsa gerekti.Prensin boğuk sesi aklına geldi, sonra da boynundaki morluklar. Kim bilir hangi cariyenin koynundan çıkıp gelmişti. Dişlerini sıktı. Tepkilerini fark edince de kendi kendine kızdı. Neden böyle aptal saptal düşüncelere daldığına anlam veremedi. Sanki başka derdi yoktu da prensin kiminle seviştiğini umursayacaktı.
"Offf" diyerek yüzünü sıvazladı. Gözünün önüne düşmüş dağınık kahverengi saçlarını arkaya doğru yatırdı parmaklarıyla. Birazdan oda hizmetçisi gelip saçını yapmaya başlardı, o yüzden hiç örmekle falan uğraşmayacaktı.
Bugün önemli bir gündü. Düğün için gelen misafirleri karşılamaları gerekiyordu.
Kapı önündeki şamata tekrar başlayınca bulunduğu yerden ayrılıp bu kez sakin adımlarla kapıya yürüdü. Her iki kanadı açar açmaz birbirinin üzerine atlamak üzere olan iki dövüş horozunun konuşmasına fırsat vermeden söze girdi.
"Jungkook, git bak bakalım, Hoseok oppa karşılama merasimini hazırlanmış mı. Ji-heon, sen de beni yemek odasında bekle giyinip geliyorum."
Cümlesi biter bitmez kapıyı tekrar ikilinin yüzüne kapattı.
⚔️
Kabul salonuna koyulmuş altın varaklı kanepede yan yana ama birbirinden olabildiğince uzak oturan ikili, gelen davetlilerin sundukları hediyeleri yüzlerindeki nazik gülümsemeler ve dillerindeki kibar teşekkür sözleri ile kabul ederken sıkıntıdan patlamak üzereydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRETS (YoonMin)
FanfictionBir evlilik yıllardır süren savaşı bitiriyorsa her iki ülkenin halkı tarafından kutsanır. Günlerce sürecek eğlenceler düzenlenir, krallar kadeh tokuşturur, kraliçeler zerafet ve zenginlik yarışına girer. Ya evlenecek olan çift? Onlar bu durumdan mem...