★Minho, aynanın karşısında durmuş, beyaz takım elbisesinin düğmelerini yavaşça ilikliyordu. Gözlerinde hafif bir titreme vardı; kalbi, o günün önemine uygun bir şekilde hızla çarpıyordu. Yanında Jeongin ve Seungmin duruyordu; her ikisi de onun heyecanını ve duygusallığını paylaşıyorlardı.
Jeongin, Minho'ya dönerek gülümsedi. "Bugün, hayatının en önemli günü. Bence dünya üzerinde şu an senden daha yakışıklı kimse yok."
İçinden Changbin'i düşünerek arkadaşının bu varsayımını reddetti. Birbirlerini sabahtan beri görmemişlerdi ve onu görebilmek için heyecanlanıyordu.
O sırada aynı heyecanı yaşayan müstakbel eşi de yanında Chan ve Hyunjin ile düğünü için son hazırlıklarını yapıyordu.
Minho hafifçe gülümsedi, gözlerinde belli belirsiz bir nem vardı. "Öyle mi görünüyorum? İçim kıpır kıpır, sanki hiçbir şey gerçek değilmiş gibi."
Onun sevimli halleri hoşuna giden Seungmin ufak bir kahkaha attı, "Heyecanlanmak normal, Minho. Her şey çok güzel olacak. Sonunda Changbin'le birlikte olacaksınız, tıpkı hayal ettiğin gibi."
Jeongin de sevgilisinin omzuna başını yaslamış söylediklerini onaylıyordu.
Minho, arkadaşlarının destekleyici sözlerini dinlerken rahatladı. "Evet," dedi içi içine sığmayarak. "İyi görünüyorum değil mi? Sizce Changbin de benimle evleneceği için heyecanlı mıdır? Beni görünce ne düşünecek? Düğünümüz iyi geçer değil mi? İyi geçmezse çok üzülürüm. Ama olsun Changbin yanımda olduğu sürece hiçbir önemi yok ki."
Jeongin ve Seungmin gülümseyerek başlarını salladılar. Seungmin hafifçe Minho'nun omzuna dokundu, "Sakin ol, her şey hayal ettiğin gibi olacak. Changbin'le birbiriniz için yaratılmış gibisiniz."
Jeongin arkadaşına yan bir bakış atıp sevgilisinin sözlerini dalga geçercesine onayladı. "Aynen. Yoksa sizin gıcık huylarınıza birbirinizden başka kimse katlanamazdı."
"Öyle demesene düğün günlerinde!"
"Ama aşkım öyle."
Minho, aynada kendine bir kez daha bakarken, içindeki gerginliği hissetti. Derin bir nefes aldı ve dudaklarının kenarındaki küçük bir gülümsemeyle arkadaşlarına döndü. "Bu kadar destekleyici olmanız beni çok mutlu ediyor, gerçekten." dedi o da dalga geçerek.
Tam o sırada kapı çaldı. Minho'nun gözleri kapıya doğru kayarken, Jeongin ve Seungmin birbirlerine bakıp kapıyı açtılar. İçeri girenler Felix ve Jisung'du. Her ikisi de biraz gergin görünüyordu, yüzlerinde hafif bir endişe ifadesi vardı.
Felix, kapının önünde durup Minho'ya doğru birkaç adım attı. Sesi hafifçe titriyordu. "Minho, biz... sana bir şey söylemek istiyoruz."
Minho, Felix ve Jisung'un geldiğini görünce bir an için durakladı. Burada görmeyi beklediği son kişiler bile değillerdi.
Onların rahatça konuşabilmesi için diğer ikili arkadaşlarına ufak bir işaret vererek odadan çıktılar.
Jisung derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı, "Minho, düğün gününde böyle bir şey yapmak istemezdik ama... Sana karşı adil davranmadık. Senin ayrılığın sırasında verdiğin tepkileri çok abartı bulduk ve arkandan konuştuk. Şimdi düşünüyoruz da, çok yanıldık. O zamanlar senin ne kadar zor bir dönemden geçtiğini göremedik ve bu yüzden çok üzgünüz."
Minho bir an için sessiz kaldı, tüm heyecanını bir anlığına geri plana atmıştı. Aslında ikilinin yaptıklarını çoktan unutmuştu bile.
Felix devam etti, sesi daha da alçak ama içtenlikle doluydu: "Senin o an ne hissettiğini anlayamadık. Bunu yapmak istememiştik ama seni gerçekten kırdığımızı biliyoruz. Ve bugün, senin en mutlu gününde, bu yükle karşına çıkmak istemiyoruz. Gerçekten üzgünüz Minho. Affetmeni istiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
once more to see you ☆ minbin ✓
Fanfiction[texting] [angst değil.] ayrılığın acısını hala atlatamayan minho'nun karşı apartmanındaki boş dairesine geri taşınan changbin. #1-minbin