Karşımda oturan tilki gözlü arkadaşımın üzerimde olan bakışlarını fark etsem de hiç istifimi bozmadan tabağımdakilerle oynamaya devam ediyordum. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu."Bak Minho, sakın yanlış anlama seni görmekten her zaman onur duyarım ama ben artık her gün gelip seni kontrol etmek istemiyorum. Eskisi gibi kendine sahip çık istiyorum. Güçten düşmemek için tabağındakileri bitirir misin lütfen?"
Başımı kaldırıp yüzüme beklenti içinde bakan Jeongin'e boş bakışlarımı sundum. Beni düşündüğünü biliyordum fakat kimsenin bu kadar üzerime düşmesine ihtiyacım yoktu.
"Yorma kendini benim için. Acıktığımda yerim." diyerek tabağı masanın ortasına ittirdim. Zorlamadı. Arkasına yaslandı ve bir şey söylemek isteyeceği zaman baktığı gibi konuşmak için fırsat kollarcasına bana bakmaya devam etti.
"Ne söyleyeceksin?"
"Nereden anladın?"
"Sen tilkiysen ben de kuyruğuyum Jeongin. Söyle bakalım."
Derin bir nefes aldı. Tepkimi ölçmeye çalışır gibiydi. "Bana kızma ama olur mu? Seungmin'in alanında uzman bir arkadaşı var, senin için onunla konuşabiliriz diye düşündük. Bir süreliğine gidip baksan ya işe yarıyor mu diye?"
Ne demek istediğini anlamıştım. Kızacağımı düşünmesine üzüldüm. Şu sıralar herkes kötü ilerlediğimi düşünüp halim için endişelenirken öylece durup yerimde sayacak halim yoktu. Zaten şu sıralar psikolojik destek almayı ben de düşünüyordum.
İçini rahatlatmak için zorla da olsa gülümsedim. "Olur. Zaten ben de düşünüyordum yardım almayı."
Sevinçle ellerini çırptı. "Harika! O zaman ben eve geçince Seung'la konuşup detayları sana aktarırım." Konuşmaya devam edeceği sırada masanın üzerindeki telefonu titreyerek çalmaya başladı. Ekranda yazan kocaman "Sevgilim" yazısıyla arayanın Seungmin olduğunu anlamamak imkansızdı.
O sevgilisiyle konuşurken ben de kalkıp masadaki tabakları toplamaya başladım. Jeongin konuşması bittiğinde yardım etmeyi çok istediğini ama Seungmin'le acil gitmeleri gereken bir yer olduğu için çıkması gerektiğini söyleyerek evimden ayrıldı.
O gittiğinde mutfak havalansın diye açtığım balkon kapısından içeri sigara dumanı girdiğinde kaşlarımı çatarak kapının önüne dikildim. Sigara dumanı bile bana Changbin'i hatırlattığı için içim burkulmuştu.
Duman yukarı kattaki komşudan geliyor olmalıydı. Bir süre demirlere yaslanarak ne yapacağımı unutup aşağıyı izledim. Her şey sakin görünüyordu. İçeri girmek üzere demirlerden geri çekilirken tam karşımdaki evin balkonunda yan yana oturan iki silüeti gördüm.
Sohbet edip gülümseyerek sigara içiyorlardı. Beni görememesini dileyip acele bir şekilde içeri girdikten sonra perdeyi çektim.
Neden kendi evimdeyken ondan kaçmıştım şimdi?
Mutfağın ortasında öylece dikiliyordum. Midem bulanmıştı birden. Onun yüzünden kendi evimden sürekli kaçmam mı gerekecekti böyle? Bir kez gitmek zorunda kalmıştım zaten.
Yarım kalan bulaşıkların yanından öylece geçip bezgin bir şekilde sandalyeye oturdum. Yemek bile yiyememiştim. Bu şekilde yaşamak bana çok zor geliyordu.
En son konuşmamız aklıma geldiğinde gözüm halı desenine dalmışken o gün bana nasıl sıkı sarıldığını düşünmeye başladım. Beni özlediğini söylemişti. Özlemimi yanındakiyle mi gidermeye çalışıyordu? Ona hiçbir şey hatırlamadığımı söylemiştim. Vücudum alkolün etkisinden çıktığında onunla konuşmak canımı daha çok yakıyordu çünkü. Söylediği sözler sırtımda kapanması zor yaralar açıyordu.
İlişkimiz için hiç çabalamamıştı. Buna rağmen hemen vazgeçmişti bizden. Bana sürekli tek taraflı baktığımı söylüyordu ama hatamın ne olduğunu açıkça söylememişken onun açısından daha nasıl bakabilirdim ki? Ben yokluğunda aylarca onun açısından da bakmaya çalışıp kendimce onu haklı çıkaracak sebepler ararken o ise gidip gönül eğlendirmişti.
Artık gitmem gerektiği aklıma geldiğinde yerimden kalkıp hızlıca hazırlandım. Tiyatroya bir haftadır uğramamıştım. Bu haftanın başında ise artık gitmem gerekmişti çünkü oyun bugün sergilenecekti.
Mental açıdan çökmüş olmamın tek iyi yanı o haldeyken yazdığım oyunların dram yönünden başarılı olmasıydı.
Ayrılığımızdan beri dört oyun yazıp üçünü yönetmiştim. Hepsinde de bizden birer parça vardı. Dördüncü oyun ise sadece benim fark edebileceğim şekilde yazılmış olsa da belki de bizden en çok iz taşıyan oyundu. Bugün sonunda oynandığında nasıl tepkiler alacağını merak ettim.
Birlikteyken yazdığım oyunlara çok ilgi gösterirdi Changbin. Oynanacağı gün benden daha heyecanlı olur, en ön sırada izlemeye gelirdi. Artık onun koltuğunu boş görmek içimi sızlatıyordu.
Yine onu düşündüğümü fark ettiğimde başımı iki yana salladım kendi kendime.
Hızlı adımlarla yürüyüp park alnındaki arabamı buldum ve hemencecik şoför koltuğuna oturdum. Oyundan önce son bir kontrol ve düzenleme yapmak için iki saatimiz vardı.
Hiçbir sorunum yokmuş izlenimi veren yüz ifademi takınıp dışarıdan hiçbir şey belli etmeyerek arabamı tiyatro salonuna doğru sürdüm.
İçeride her oyun öncesi olduğu gibi büyük bir kaos hakimdi. "Bay Lee sonunda geldiniz!" diyerek beni gördüğüne rahatlamış bir şekilde yanıma koşan sahne arkası asistana baktım. "Bir sorun mu var?"
Dudaklarını kemirmeyi bırakıp mahçup mahçup baktı bana. "Çok büyük bir sorunumuz var hem de! Niki'nin sesi kısılmış. Ne yapsak geri gelmedi."
Bu gerçekten çok büyük bir sorundu. Niki bu oyunun başrol oyuncusuydu. O olmadan hiçbir şey yapamazdık. "Yerine geçecek kimse yok mu? Yeonjun nerede?"
"Yeonjun'un bu oyunda büyük bir rolü var zaten. Lucas gidince yerine o girmişti unuttunuz mu?" Tabii ki de unutmuştum. Belli etmemeye çalışarak elimi alnıma yasladım.
Oyun bugün sergilenecekti. İptal etme gibi bir şansımız yoktu. Eğer Niki oynayamayacaksa bu sorun tek bir şekilde halledilebilirdi.
Asistana dönüp "Tamam halledeceğim. Sahnede hiçbir eksiğin olmamasına özen gösterin." dedim. Sahneyle ilgilenmem gerekmiyordu. Kulise geçip hazırlanmaya başladım.
İş başa düşmüştü.
★
merhaba birden yazmaya basladım boyle bi bolum cıktı ortaya ins sıkılmamıssınızdır 🤩🤩🤩🤩
kısa olsun die burda kestim devamını obur bolum yazcam duzyazıdan sıkılıyosanız soyleyin texting devam edeyim
SONRA DUZYAZILAR TEXTING BOLUMLERDEN DAHA AZ OKUNUYO OYLE NE ANLIYONUZ YURDAGUL
neyse yıldızları doldurmayı unutmayın optum 💞💞🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
once more to see you ☆ minbin ✓
Fanfiction[texting] [angst değil.] ayrılığın acısını hala atlatamayan minho'nun karşı apartmanındaki boş dairesine geri taşınan changbin. #1-minbin