yirmi sekizinci bölüm ★ final

92 23 30
                                    






"Bu hayatta mutlu olamayacağımı çok önceden öğrenmiştim aslında.

Hiçbir zaman hayat yüzüme tam anlamıyla gülmemişti. Hep içimde bir yerlerde başıma kötü bir şeyler gelecek hissiyle başa çıkmaya çalışmıştım.

İşte yine hayatımdaki en kötü şey başıma geliyordu.

Yine kavga ediyorduk. Mutfağımızın beyaz zemininde elimden fırlamış olan tabak çanaklar parçalanıyordu. Changbin yine o yüz ifadesiyle beni izliyordu.

Benden nefret edercesine, söyleyecek hiçbir sözü kalmamışçasına.

Kavganın nedeni önemli bile değildi.

Sadece yine oradaydık işte. Kaldığımız yerde. Hiçbir şeyi halledememiş şekilde.

"Senin için tekrar geri dönmemeliydim." dedi hayal kırıklığı sesine yansımış bir şekilde. "Olmayacak bir hayal uğruna hayatımdan vazgeçmemeliydim."

Ellerim iki yanıma düşerken öylece kalakaldım. Bu sözün üstüne ne söylenirdi ki? Nasıl savunacaktım kendimi?

Beni kınayan gözlerle izlemeyi kesip cam kırıkları arasından geçerek tam karşımda durdu. Aramızdaki mesafeyi kapattığında göz kontağını kesmeden, vereceğim tepkiyi umursamadan parmağındaki yüzüğü çıkardı.

Gözlerim dolarken alt dudağım istemsizce büzülmüştü. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Söyleyecek tek bir sözüm dahi yoktu.

Ben suçluydum çünkü.

"Seninle evlenmek bir hataydı." dedi titreyen sesiyle. O an onun da ağlamak üzere olduğunu anlamıştım. Sağ gözümden bir damla yaş yanağımı gıdıklandırarak yavaş yavaş aşağı süzülürken son kez elimi tuttu. Avucumu açıp yüzüğü içine koydu.

Ellerinin sıcaklığı tenimden çekilirken bana bakmadan mutfaktan çıktı. İstemsizce yüzüğü tuttuğum elimi göğsüme bastırdım.

Dış kapının sertçe örtülme sesi evde yankılandığında çoktan yere çökmüş, cam kırıkları arasında ağlıyordum.

Beraber yaptığımız evi bu sefer tek başıma yıkmıştım.

Yüzüme vuran güneş ışığıyla zar zor gözlerimi açtığımda dışarıdaki serin hava camdan içeri giriyor, sabah olduğunu haber veren kuşlar usanmadan ötmeye devam ediyordu.

Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken doğrulmaya çalıştım. Ama olduğum yerden kalkamadan.

Belimdeki güçlü el bana sıkı sıkıya sarılmıştı.

Gördüğüm kabusun izlerini silmek istercesine elini tuttum. Yüzüğü hala oradaydı işte. Korkudan nefesim kesildiği için hala kendime gelememiştim. Gözüm köşedeki saate kaydığında henüz çok erken olduğunu gördüm.

Kaşık pozisyonunda yatmak şu anda yeterli gelmiyordu. Dönüp yüzünü görme ihtiyacıyla üzerimdeki kolunu çektiğimde biraz kıpırdandı. Yüzümü ona döndüğümde ise uykulu gözleri açıldı.

Garip ama tatlı bulduğum bir surat ifadesiyle bana çatık kaşlarının ardından baktıktan sonra uykusuna devam etmeye koyuldu.

Hala buradaydı işte.

Bilinçaltıma az önceki kabustan ötürü lanet ederken onun sevimli yüzünü izlemeye koyuldum. Gerçeklik ve rüyayı sanki hala ayırt edemiyormuş gibi hissediyordum.

Bu rüyanın anlamını merak ediyordum.

Bir süre öylece yattıktan sonra yataktan doğruldum. Balayındaydık ve sürpriz olarak kimsenin bizi rahatsız edemeyeceği, sadece biz bize olabileceğimiz harika bir yere getirmişti beni.

once more to see you ☆ minbin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin