Hızlı kalp atışlarımın arasında daralan göğüs kafesimi derin nefesler alarak şişirmeye çalışırken eğilip dizlerime yaslandım. Hafifçe esen rüzgar saçlarımı okşarken aldığım son derin nefesle göğsüm kabardı.Çok hızlı koşmuştum.
Her sabah sahilin kenarındaki koşu yolunda kendi başıma koşuya çıkıyordum. Bu saatlerde kimse olmuyordu. Düşünmemek için bana en iyi gelen yol buydu.
Ama bugün bir değişiklik yaparak gece çıkmaya karar vermiştim. Değişen tek şey havanın kararmasıydı. Yine pek fazla insan yoktu.
Kulaklıklarımda çalan şarkı artık rahatsız edici gelmeye başladığında biraz da sessizliği dinlemek amacıyla şarkıyı kapatıp kulaklıklarımı çıkarttım. Çok terlemiştim. Evime on beş dakika uzaklıktaydı burası.
Kenardaki banklardan birisine geçip karanlıkla bütünleşmiş gibi görünen denizin kara sularını izlemeye başladım.
Çocukken iyi bir yüzücüydüm. Her yaz ailemle yazlığa gider ve oradaki arkadaşlarımla yaz bitip deniz suları soğumaya başlayana kadar yüzerdim. Jeongin ile uzaklara açılıp ailemizi endişelendirir, Chan'la geceleri dondurma yemeye çıkıp sahile geldiğimizde bu planı unutarak karanlıkta kendimizi denizin uçsuz bucaksız sularına bırakırdık.
Artık büyüyüp bu haylazlıkları yapmaktan keyif almayacağım yaşa geldiğim bir yaz günü onunla tanışmıştım. Hala iyi bir yüzücüydüm ama artık akıntıya kendimi bırakmaktan çekinmiyordum. Ona güvenip beraber açılırsak nereye gittiğimizin bir önemi olmaz sanıyordum.
O benim için yazlarımı güzelleştiren kumsaldaki gün ışığıydı. Sadece bir yaz hatırası olmamıştı aynı zamanda mevsimlerin geçişini bile fark ettirmeyecek güzel anılar biriktirmemi sağlamıştı.
Aklıma yine onun geldiğini fark etmemle derin bir nefes alarak oturuşumu dikleştirdim. Ne ara bu kadar kötü olmuştuk? Ne ara ona yetersiz gelmiştim ve ne ara beni terk etmişti? Rüya gibi başlayan ilişkimizi elbirliğiyle mahvetmemiz fazla zamanımızı almamıştı.
Aniden şu an yanındaki kişiyle de rüya gibi bir ilişki yaşayıp yaşamadığını merak ettim. Acaba yeni sevgilisi onun hakkındaki en ufak detayları bile biliyor muydu? Sinirlendiğinde boynunda çıkan damarı fark etmiş miydi? Güldüğünde kısılan gözlerinin güzelliğinde kaybolmuş muydu? Uyurken mırıldandığı kelimeleri anlayabiliyor muydu?
Onu en iyi ben tanıyordum.
Bir süredir hareketsizce oturmakta olduğum banktan kalkıp geldiğim yönün tersine doğru yürümeye başladım. İlerideki tekelden kendime bir şişe içki almak istemiştim.
İçeri girip göz aşinalığımın hayli artmış olduğu raflardan aradığım içkiyi bulup elime aldım. Hepsini bitireceğimden emindim. Bir daha kendimi kaybedecek kadar içmeyeceğime söz vermiştim ama verilen sözleri tutmak bana şu zamana kadar bir fayda sağlamamıştı.
Parasını ödediğim şişeyi elimde sallayarak çıkıp tekrar banklardan birisine döndüm. Oturduğum anda vakit kaybetmeden kapağı açıp şişeyi ağzıma yasladım. İçkinin yakıcı tadı boğazımdan aşağı kayarken suratımın buruşmasına engel olamadım.
Bu sahilde birikmiş anılar vardı. Her akşam beraber gelip yürüyüş yapardık. Yürürken beni durdurup öpmesini, elimi tutmasını özlüyordum. Bana ne kadar güzel göründüğümü söyleyip utandırmasını hala çok istiyordum.
Şişeyi çoktan yarılamıştım. Başım hafiften dönmeye başlamıştı. Umursamadan kalan yarısını da kafama diktim şişenin. Önceden bu kadar çok içmezdim. Ama son zamanlarda kendimi kaybetmek bana değişik bir haz vermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
once more to see you ☆ minbin ✓
Fanfiction[texting] [angst değil.] ayrılığın acısını hala atlatamayan minho'nun karşı apartmanındaki boş dairesine geri taşınan changbin. #1-minbin