"Her çark bir gün dönmeyi bırakır"
🍷
Doğuyla uçaktaydık yanımda oturan fit kaslı bedeniyle dövüş konusunda herkesi alt edebiliyordu. Uçakta sıkıntıdan durmuş Doğu'yu izliyordum. Çene hatları belirgindi adeta kalemle çizilmiş gibiydi, kızdığında boynundaki damarları çıkıyor çenesindeki kaslar daha belirgin oluyordu. Doğu'yu hiç başkasına gülerken görmemiştim. Genelde sadece benimle konuşur evdekilerden sadece emir alırdı. Doğu benim korumam aynı zamanda her yere giderken güvendiğim tek kişiydi.
"Havaalanına vardığımızda Irmak bizi karşılıcak, yanında koruma sayısını arttırdınız mı?" Doğuya yönelttiğim soruyla daldığı düşüncelerinden çıkıp bana döndü. Koyu kahverengi çekik gözleri çok sakindi. "Arttırdık arttırdık da sen bu gün çok sorgucusun bakıyorum" bazen Doğu'ya hayret ediyorum benimle böyle yumuşak şakalaşma ses tonunda konuştuğunda oysa ki normalde sert bakışlar ve sert sesiyle yeri göğü inleten birisi. "Merak işte ne yapalım" diyip gülümsedim. Gülümsememe karşılık olarak Doğu da gamzesini ortaya çıkarttı.
Irmakla en son geçen sene yüz yüze gelmiştik Adanaya geldiğinde kapsamlı bir güvenlik projesini yapmıştık. Asel benimle beraber adanada yaşıyordu. Aybarsla aralarında uzak mesafe ilişkisi vardı. O ormandan sonra bana sırtını dönmeyen tek iki kişi vardı. Aybars ve Irmak. Asel zaten her zaman arkamdaydı ben nereye o oraya yaşıyorduk. Uçak babamın olduğu için hepimiz rahat edebiliceğimiz gibi istediğimiz yere geçmiştik. Asel karşı çaprazımda oturmuş müzik dinliyordu.
Uçak inişe geçiyordu. Koskoca istanbul minicik gözükürken şimdi kocamandı tekrardan.
Koltuğumun altından bir anda siyah zarf geldi ayağımın dibine. Olduğum yerden kalakaldım. Bitmişti bunlar. Son 3 senedir gelmezken şimdi nasıl oldu da beni buldu bu zarf. "Doğu" sesim öyle kısık çıkmıştı ki ben bile kendimi zor duyuyordum. Çantamdan yavaşça silahımı çıkarttım. Doğu silahını eline almış hazırda bekliyordu. Uçakta Ben, Doğu ve Asel vardık koruma bile almamıştık yanımıza bir aksilik olmasın diye. Doğuyu korumadan saymıyorum çünkü korumalara bişi olsa umurumda olmazken Doğu'ya bir şey olmaması için canımı harcardım.
Asel bir şey döndüğünü fark etmiş olmalı ki bize doğru döndü bir hışımla. Ona silahımı gösterdim ve yerdeki kağıdı gözlerimle işaret ettiğimde. Asel bana değil arkama baktı. Doğuyla aynı anda kalkıp arkamızdakine silahı doğrultmamız bir oldu.
O tanıdık yüzü görmeyi hiç beklemiyordum. Onu yıllar önce o ormana gömmüştüm. Öldürmemiştim ama bilirdim hep nerede olduğunu. Şimdi nasıl uçağındaydı. Nasıl binmişti ve biz nasıl fark etmemiştik.
"Beni özledin mi Ceylin?" o tanıdık sesiyle yine karşımdaydı. O gün beni ormanda bırakıp giden. Beni mahveden insan. Kıvanç tam karşımdaydı. Bize silah doğrultmuş duruyordu öylece. "Senin ecdadını ben sikicem çocuk" Doğu'nun sinirinin sadece bir kısmı bu cümlesiyle dışarı dökülmüştü. Ya ben ya da doğu sıkıcaktı Kıvanç'a biz sıkmazsak Kıvanç bize sıkıcaktı ki sadece birimize sıktığı anda delik deşik olabilirdi, olucaktı.
Uçağın içinde iki el silah patladı.
Üzerime sıçrayan kanlar, bir yandan aselin çığlığı. Karşımdaki Kıvançın kolundan oluk oluk kan akarken benim sadece ilgilendiğim Doğu'nun vurulan omzuydu. Kıvanç, Doğu'yu ben ise Kıvanç'ı vurdum, vurduğumda ayağa kalkamasın diye kafasına silahımla vurup bayıltmıştım. Umarım ölmemiştir. Ona sorulucak hesaplar var.