"Üzüntü"

12 0 0
                                    

Leah, sabahın ilk ışıklarıyla uyandığında rüzgarın sert esintisiyle ürperdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Leah, sabahın ilk ışıklarıyla uyandığında rüzgarın sert esintisiyle ürperdi. Yataktan hızla kalkıp balkona çıktı; saçları rüzgarda savrulurken, dün gece zihnine takılan düşüncelerden kurtulmaya çalışıyordu. Gizemli adamla yaşadığı o anılar, hâlâ zihninde dönüp duruyor, onu huzursuz ediyordu. Bu karmaşık düşünceler arasında boğulurken, içinde bir huzur bulma çabasıyla balkonda durdu.

Leah, bu huzursuzluğu üzerinden atmak
için ormana gitmeye karar verdi. Ormanın derinliklerinde yürürken, doğanın sakinleştirici sesi ve temiz havası onu yavaş yavaş rahatlatmaya başladı. Her adımıyla birlikte içindeki yük hafifliyor, zihni dinginleşiyordu. Leah, bu doğa yürüyüşünün ona yeniden denge kazandırdığını hissediyordu.

Eve döndüğünde, arkadaşları Emily ve Daniel'i bahçede beklerken buldu. Leah, onları görünce şaşkınlıkla gülümsedi ve yanlarına gitti.

Emily endişeli bir ifadeyle bana yaklaştı ve, "hey, seni bulamıyorduk, neredeydin?" Diye sordu. hafif bir tebessümle, "Sadece biraz zaman geçirmek için ormanda yürüyüşe çıkmıştım, ihtiyacım vardı," diye cevap verdim. Daniel heyecanla aramıza geldi ve "Leah, sana bir sürprizim var!" dedi.

şaşkın bir şekilde Daniel'e bakarak "Ne sürprizi?" diye sordum, Daniel gülümseyerek, "Bu tavşan seni hatırlatıyor, onu sana getirmek istedik," dedi yumuşak bir sesle.

Tavşana baktığımda, şaşırarak "bir dakika..." tavşanı işaret ederek "senin mi?" Diye sordum."Evet, bak ne kadar da tatlı" Dedi, Belki bütün tavşanlar aynıdır, ama yemin ederim bu o tavşan!.. bakışını unutmam.

"Bana hiç öyle bakmayın bile, zaten koyunlara göz kulak oluyorum, o hayvanı evcileştirmek mi? Hayırdır, yapamam ben!" Dedim. Daniel şaşırmış gibi yaparak, alayıcı bir şekilde, "Vay be, koyunlara bile göz kulak oluyorsun da, bu minik tavşana nasıl bakamıyorsun? Haydi biraz ilgilen!" Dedi gülümseyerek "Hadi ama... şu gözlere bak." Dedi Emily

Tavşan sanki kaderinin belirlendiğini hissetmiş gibi bana baktı. "Neden bu deli hayvanı alayım ki?" Tavşan başını kaldırdı, bakışları bir insanınki kadar akıllıydı. tavşana yaklaştım ve onu okşadım. "Peki, tavşanı evcileştireceğim, eminim bir faydası vardır." dedim. Daniel bana bakarak "Faydası mı? Her şeyde bir fayda aramaktan vazgeç. Bu hayvan sevgi için sadece." Dedi.

Daniel ve Emily'ye teşekkür ettikten sonra tavşanı kucağıma alıp eve doğru yürüdüm.

Arkadaşlarının kendisine gösterdiği ilgi ve nezaketten memnun olsa da, içinde bir huzursuzluk vardı. Onların yanında hissettiği bu mesafeyi kapatmak için çaba gösteriyordu, ama sanki bu mesafeyi kapatmak her geçen gün daha da zorlaşıyordu.

tavşanı odama götürüp yere yavaşça bıraktım. Tavşan hemen odada dolaşmaya başladı, yavaş adımlarla etrafı keşfediyordu. Ben de onu izlerken düşüncelere daldım. O sırada kapı hafifçe aralandı ve Emily ile Daniel içeri girdiler. Emily, hemen yanıma oturup elimi tuttu.

"Leah," dedi Emily, sesinde hafif bir kırgınlık vardı, "sana bir şey sormamız lazım. Bize karşı neden bu kadar mesafelisin? Biz seni önemsiyoruz, ama sen hep kendini bizden uzak tutuyorsun. Bu bizi üzüyor, farkında mısın?" Emily'nin gözlerindeki samimi endişeyi gördüğümde boğazıma bir düğüm oturdu. Daniel de sessizce yanıma yaklaşarak, kollarını göğsünde bağlamıştı, düşünceli bir şekilde bana bakıyordu.

Daniel bu sözlere katılarak devam etti, "Evet, Leah. Bazen seninle gerçekten arkadaş olmayı başarıp başaramadığımızı merak ediyorum. Neden bizden bu kadar uzak duruyorsun?"

Leah, arkadaşlarının bu kadar net bir şekilde duygularını ifade etmeleri karşısında kendini daha da yalnız hissetti. O an, kaçınılmaz bir gerçekle yüzleşiyordu;
bu mesafe sadece onun zihninde değil, aynı zamanda kalbinde de vardı.

Bir an duraksadım, ne söyleyeceğimi bilemedim. "Ben... özür dilerim," dedim.
sesim biraz titredi. "Sizleri kırmak istemem. Belki de farkında olmadan böyle davranıyorum, ama... bu benim tercihim değil. Bazen sadece... duygularımla başa çıkmakta zorlanıyorum. Siz benim için çok değerlisiniz." Dedim.

Daniel ve Emily, Leah'nın bu dürüst itirafıyla şaşkına dönmüşlerdi. İkisi de onun bu kadar savunmasız bir anını daha önce hiç görmemişti. Daniel, Leah'nın gözlerindeki derin üzüntüyü fark etti ve aniden pişmanlık hissetti. "Leah, seni anlamaya çalışıyoruz. Senin yanında olmak istiyoruz, ama lütfen bize izin ver," dedi.

Daniel'in bu sorusu karşısında donakaldım. Kendi içimde derin bir yalnızlık hissediyordum, ve bunu arkadaşlarıma yansıttığımı fark ettiğimde utandım. Başımı öne eğip derin bir nefes aldım.

"Kendimi size açmakta zorlanıyorum. Belki de geçmişte yaşadığım şeyler yüzünden... Ama sizleri kırmak istemem. Gerçekten," dedim. Daniel, bu itirafımı duyunca hafifçe başını salladı.

Emily elimi sıkıca sıkarak, "Biz seni seviyoruz, Leah," dedi. "Sadece bizi daha fazla hayatına dahil etmeni istiyoruz. Sana yardım etmek istiyoruz, ama buna izin vermelisin."

Emily'nin sözlerinden sonra kendimi daha da kırılgan hissettim. İçimde yükselen bu yoğun duygularla nasıl başa çıkacağımı bilemiyordum. "Bu tavşanı bana getirdiğiniz için gerçekten teşekkür ederim. Belki de onunla ilgilenmek bana iyi gelir," dedim hafif bir gülümsemeyle.

Emily ve Daniel, Leah'nın bu kırılgan anını anlıyor gibiydiler. Sessizce onun yanında duruyor, daha fazla baskı yapmadan Leah'nın düşüncelerini toparlamasına izin veriyorlardı. Leah, bu anın değerini bilmekle birlikte, hala derin bir yalnızlık hissediyordu. Onların sevgisine minnettardı, ama bu sevgi, Leah'nın içinde taşımak zorunda olduğu yükü hafifletmiyordu.

Arkadaşlarıma hafifçe gülümseyip, "Ben biraz yalnız kalmak istiyorum," dedim usulca. Emily ve Daniel, benim bu isteğime saygı duyarak odadan çıktılar.

tavşana doğru baktım. Küçük yaratık, odada dolaşıyor, yeni evini keşfetmeye çalışıyordu. "Belki de onunla ilgilenmek bana iyi gelir," demiştim ama bu sözlerin altında yatan gerçek, kendimi ifade etme zorluğuydu.

Leah, tavşanın masum tavırlarına kısa bir süre dikkat kesildi, ardırdan ona yemek hazırlamak için mutfağa yöneldi.

Bir kaseye su doldurup sebzeleri yıkadım.
Sonra bir yandan sebzeleri keserken, bir yandan da zihnimdeki karışık düşüncelerle mücadele ediyordum. Arkadaşlarımın endişeleri, içimdeki huzursuzluğu daha da pekiştirmişti. Onların bana ne kadar değer verdiğini biliyordum, ancak bu değer karşısında kendimi daha da uzak hissediyorum.

Belki de onlardan bir parça koparıp, yanlızlığına sarılmayı tercih ediyordu.

Değişmek istemiyorum, diye düşündüm soğuk bir kararlılıkla. Ben buyum. Bu içsel kaos, bu mesafeli duruş... hepsi benim bir parçam. Onları değiştirmek, beni ben olmaktan çıkarır. Bu şekilde kalmak ona daha güvenli geliyordu. İçindeki bu soğuk mesafe, Leah'nın kendi duygusal dünyasında oluşturduğu bir savunma hattıydı. Değişim, bu hattı zayıflatırdı ve o bunun olmasına izin veremezdi.

Yemeği hazırlarken, içindeki bu düşünceyi daha da netleştirdi, evet değişmek istemiyordu.

Tavşan için hazırladığım sebze tabağını alıp
odaya geri döndüm. Tavşan geldiğimi fark edince merakla başını kaldırdı, tabağı dikkatlice yere koyup tavşanın yavaşça yanıma gelmesini izledim.

Tavşan yiyeceklerine odaklanmışken, ben de bir köşeye çekildim ve bu küçük yaratığın dingin hareketlerini izlemeye başladım.

Tavşanın huzurlu tavırları, Leah'nın içindeki fırtınayı bir nebze olsun dindirdi. Ancak bu geçici bir rahatlamaydı. Bu küçük yaratığın onun hayatına bir şeyler katabileceği düşüncesiyle dalga geçti. Bir tavşan, diye düşündü Ne kadar büyük bir değişiklik yaratabilir ki?

Orman Fısıltısı Where stories live. Discover now