Pınarbaşı Aşk Ocağı

1.2K 101 19
                                    

"Sofrayı daha aşağı ser Hasan Ali bayırdan yuvarlanalım"

"Çok biliyorsan sen ser kızım"

"Kavga edip durmayın köye rezil olacağız"

"Barış Bey'in fanları çıkıp fotoğrafımızı çekmesin de köyü hallederiz"

"Konu bana nerden geldi kızım sanki ben diyorum beni çekin diye"

"Naciye Hanım'ın oğlu seni mi kesiyor"

"Yapıyor öyle şeyler de sana ne Görkem"

Sofrayı serdiğim çimenlere kendimi atarak derin bir nefes verdim.

"Artık susun zaten yoruldum"

Herkesin sesi bıçak gibi kesilince bize doğru yaklaşan kalabalığı görmem ve ayağa kalkmam bir oldu. Burak Bey ofisi için kutlama yapıyordu ama herşeyi kim hazırlamıştı bilin. Koca köye yemek hazırlamıştık bildiğiniz. Ben yemek yapmak konusunda koca bir fiyasko olduğum için kızların ayakişlerini yapmıştım ki bu daha yorucuydu. Ne yaptıklarının bile bilmiyordum yorgunluktan.

"Finduğum ha sen mi veriysun yemeğe"

Raziye teyzenin sesiyle Burak ve ikisine dönerek göz devirdim.

"Yemeği finduk verdi o yüzden fasulye kazanına ben girdim Raziye Teyze sabır ya"

Şaka yapmamıştım gerçekten fasulye kazanına girmiştim. Yıkamak için içine girdiğim kazan devrilince de diğer fasulye kazanını üzerime düşürmüştüm. Yaşadığım bu ufak kaza sonucunda ise kilom kadar gözyaşı döktüğüm ve boyum kadar küfür ettiğim için davet akşamüstüne sarkmıştı.

"Ayy kurban olurum şunların hallerine bak. Nasıl da yorulmuşlar kuzularım"

Esra teyzenin sesiyle ıslak kıyafetlerime bakarak iç çektim. Görüyorsunuz kızlar seven her halde seviyor çok uğrasa gerek yok.

"Boş durmayın kızarım şimdi hepinize"

Başımda dikilen Burak'a "siktir git Burak" diyerek kibarca uyardıktan tabakları sofralara yerleştirmeye başladım.

Çocukluğumuzda bizim için adeta bir şenlik olan piknikleri hazırlama sırası bizlere gelmişti. Zaman çok acımasızdı. Bizim oturduğumuz ağaç altlarında annelerimiz vardı şimdilerde. Kabul etmek istemediğimiz bir hızla büyümüştük, acılarımızın da mutluluklarımızın da kendi ellerimizde olduğu yaşlara gelmiştik ve işte tam şuanda piknik tayfanın, sebze yemeklerinin her ne kadar kabul etmek istemesek bile altının değerini anlıyorduk.

Duygusal bir konuşma olmayor değil mi? Biliyorsunuz sevmem. Büyüyoruz ve siz görün istedim. Çok şey paylaştık sizinle bu da hakkınız.

"Lan sen manzaraya mı bakıyorsun bizim bir yerimizden ter akarken"

Selin'in sesiyle oflayarak ne ara kendimi attığımı bilmediğim sandalyeden kalktım. İki dakika romantizm yaptırmıyorlar insana ya.

Siz:

Gelmiyor musun sen?

Kalabalık oluyor sen neredesin

Ne iş çeviriyorsun

Şam Şeytanı:

Biraz işim var gelirim

Siz:

Çabul gel yemek kalmaz

Yazması Oyalı / Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin