Benim Aklım Zor

3.1K 166 113
                                    

Bölüm şarkısı
...
Bengü - Sözünde durmadın

Zuhal - Yine aşk var
...

Başımı uyumak için koyduğum masadan ayırıp karşımda beni izleyen adama çevirdim. Uykulu gözlerimi farketmesiyle gülümseyerek koltuklardan birine oturdu.

"Hâlâ alışamadın değil mi iş temposuna?"

Sorusuyla omuz silkerek abartılı olmayan bir şekilde esnedim. İki hafta olmuştu işe başlayalı ama ben bırakın alışmayı ,çıkacağım saati teneffüsü bekleyen liseliler gibi bekliyordum.

"Atahan başımda dikilme hele zaten uykuluyum"

Ani çıkışımla şaşırarak dudaklarını ısırdı. Bazen onu çok şaşırtıyordum genelde kızsa da bence hoşuna gidiyordu.

"Aniden bağırmasan diyorum ne hoş olur Zuhal"

Kaşlarımı çatarak bir süre düşünüyormuş gibi yaptım. Bu hareketim onu daha çok sinir ediyordu çünkü hemen arkasına genelde saçmalardım.

"Sus lan sen İbrahim Tatlıses dinlemiyorsun"

"Ne alaka lan?"

Sorusuyla gülümseyerek uzanıp yanaklarına vurdum hafifçe.

"Çok salaksın ama seni seviyorum"

Göz devirme sırası ondaydı bu defa.

"Eksik olma Zuhal eksik olma"

Masanın kenarında duran kırmızı çalar saate bakıp çantamı toplamaya başladım hızlıca. Akşam yemeği için Berra ve Naz'dan davet almıştım geç kalmamalıydım ,ilk defa akşam yemeği yiyecektik birlikte geç kalmam hoş olmazdı.

"Kızım iki dakika şu ofiste fazla kalsan ölür müsün"

"Ölürüm"

Anlamsız bakışları eşliğinde ona öpücük atarak topladığım çantamı kucağıma alarak odadan çıkış yaptım.

"Bays atoş"

Arkamdan mırıldanmasını duymazdan gelerek ofisin çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Bazen şu çıkış yolu uzadıkça uzuyordu özelikle buluşmam varken. Barış'ı görmediğim iki hafta boyunca iki üç date çıkmıştım hepsi olumsuz sonuçlansada biraz yanlızlığımı dindirmiştim. İtiraf etmem gerekirse Barış'la her fırsatta kavga etsem bile kendimi hâlâ evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Yalansız dolansız kalbimin bir yerinde hâlâ Rize'de geçen o hareketli çocukluğu özlüyordum. Barış'ın tüm söylediklerine rağmen.

Çağırdığım taksi gelene kadar çocukluğumuzu düşündüm. Beni sadece Barış yaralayabilirdi aynı şekilde Barış'ı da sadece ben. Bu yüzden olsa gerek zehir panzehir misali yine yanlızca birbirimize iyi gelen bizdik ama hiç bu kuvvetli bağı farketmemiştik. Barış hoyrattı, ben ise kibirli. İki asi çocuk daha fazla yara için direnip durmuştuk.

Barış ne zaman hastalansa yanında beni isterdi ama öyle açık açık Zuhal gelsin demezdi "çağırın o deliyi ona da bulaşsın yoksa ilaç içmem" derdi. Zehiri de şifası da birdi işte. Görüşmeyeli iki hafta olmuştu, iki yılda olurdu, yirmi yılda öyle inattık biz ama aradan kaç yıl geçerse geçsin aramız ne kadar kötü olursa olsun iki kase sütlacı kalkar yapardı.

"Ablam geldik" taksici abinin sesiyle irkilerek ödemeyi yapıp araçtan indim. Daha önce iki kez geldiğim için evi bulmam zor olmamıştı. Bahçesinde rengarenk çiçekler bulunan evin önünde durup iki derin nefes aldım. İçimi garip bir heyecan sarmıştı anlamsızca. Nedenini bilmediğim bir duygu beni kıpır kıpır ederken her heyecanlanınca yaptığım gibi ayaklarımı yere vura vura kapıya koştum.

Yazması Oyalı / Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin