3⏤͟͟͞͞✩

40 5 0
                                    

Gözlerini yavaş yavaş açmaya başlamıştı Xiao Zhan. Çoktan sabah olmuştu. Dün geç uyuduğu ve erken kalktığı için biraz başı ağrıyordu.

Hemen yatağından kalkıp banyoya yöneldi. Birkaç dakikalığına baş ağrısını unutabilirdi.
Banyoda işlerini halledip geri odasına döndü.
Yatağının yanındaki boy aynasından kısa süreliğine kendine baktı.
Güzel bir fiziği vardı. İnce beli ve dolgun kalçaları vardı. Evet o erkekti fakat çevresinden hep yakışıklı değil de güzel diye iltifat almıştı. Evet garip geliyordu.

Baş ağrısı düşüncelerini bıçak gibi bölerken Xiao Zhan'ı da kendine getirmişti.
Doğru, acaba dünkü olay yüzünden bugün bir şey yaparlar mıydı? Dün geç olduğu için bugün mü bir şey yapacaklardı? Bu düşünce içini ürpertti gencin.

Baş ağrısına dayanamayıp üstünü bile değiştirmeden sadece komidindeki telefonunu almıştı.

Aşağı indiğinde gözleri kısa bir süreliğine etrafta gezindi.
Etrafta dün gülmekten birbirlerine attıkları yastıklar duruyordu.
Bir tarafta birkaç abur cubur poşetleri.
Bir tarafta kahve içtikleri bardaklar bile duruyordu. Yani anlaşılacağı üzere salon berbat haldeydi. Bir kişi burayı görse kesinlikle pasaklı biri olduğunu düşünebilirdi.
Salonu daha sonra halledeceğine kanaat getirdikten mutfağa yöneldi.

Üst dolaplardan ağrı kesici ilaç aldı. Bir bardak su doldurup içti.

(Arkadaşlar kahvaltı kısmını uzatmaya gerek duymadığım  için yazmayacağım affedin:))

Kahvaltısını yaptıktan sonra dağınık yerleri toplamak için salona geçti.
Salonu yaklaşık 15 dakika sonra toplamayı bitirdi.
O sırada aklına hiç dünkü olay gelmediği için kendini tebrik etti.

Sonra koltuğa oturup telefonunu açtı.
Birkaç önemsiz bildirime baktıktan sonra odaya çıktı.
Che'yi daha sonra arayacaktı. Acelesi yoktu. Çünkü saat daha dokuz buçukta. Belki şuan uyanmamıştı bile.

Odaya geçip üzerine rastgele birşeyler geçirmeye başladı. (Hayalinize kalmış)

Makyaj aynasının karşısına geçip kendine baktı cidden saçları berbat görünüyordu. Hemen eliyle şekil vermeye başladı. Dudaklarına hafif nemlendirici sürdü.

Sanırım evde boş boş takılmaya hazırdım.
Aşağıya inip televizyonun karşısına geçtim. Ayaklarımı koltuğa uzattım ve kumandayı elime aldım. Belimi koltuğun başına yasladım ve kanallarda tek tek gezinmeye başladım.

Aradan yaklaşık bir saat geçmişti. Ben hâla televizyon izliyordum. Aptal bir programdı fakat sarıyordu. Başkasını izlerken görse kesin yadırgardım dediği programı izlediği için kendi kendine gülümsedi.

Programa daldığı için dünkü olayı fazla aklına getirmedi. Cheng'de aramamıştı zaten onu. Belki de aramamasının nedeni bir süre kafasını dinlemek istemesiydi diye fazla kurcalamadı. Fakat kurcalacağı bir konu varsa bile bu bu mafya olayıydı. Eğer doğruysa yardım alması gerekebilirdi. Evet kesinlikle bunu bugün Che ile Li ablaya anlatacaktı. Ve hatta şimdi gidip anlayacaktı.

Eliyle sehpanın üzerineki kumandayı alarak televizyonu kapatıp ayağı kalktı. Belini kütletip merdivenlere yönelmeye başladı.

Tam o sırada kapı alacaklı gibi çalındı.
Bir süre dona kaldı Xiao Zhan. Bu o olabilir miydi? Dünkü konuştuğu mafya olabilir miydi?
Soğuk terler akıtmaya başlamıştı bile kalbi maraton koşusuna çıkmış gibi atıyordu.
Yavaşça daha tek basamak atmış olduğu ayağını çekti ve arkasına korka korka baktı. Umarım o değildir diye düşündü. Çünkü eğer o olsaydı başına ne geleceğinden haberi bile olmazdı. Film ve dizilerde mafyaları hep kötü olarak bilmişti. Öyle değilmiydiler zaten. Hepsi acımasız, soğuk ve yaşlı olurlardı.

Kapı bir kez daha çalınınca boşluğuna gelmiş olmalı ki yerinde zıpladı Xiao Zhan.
Kapıyı açmaya kesinlikle korkuyordu.
Ardından kapı arkasından o ses geldi;

'Lan açsana kapıyı be adam ağaç olduk burada'

Rahat bir nefes aldı Zhan, çünkü bu gelen arkadaşı Cheng'di. Derin bir nefes aldı. Gerçekten korkmuştu. Stresten daha sabah yediği yemeği şuracıkta kusabilirdi.

'Geliyorum' diyerek kapıya yöneldi. Kapıyı açar açmaz Cheng'e bu korkuyu yaşattığı için dayak atacaktı o kesindi.

Kapı kolunu aşağıya çektiğinde karşında elinde market poşetleri olan Che huysuz bir ifade ile duruyordu.
 
Xiao Zhan'dan;

'Sonunda! Bir an için uyanmadığını falan sandım. Dur neden öyle bakıyorsun?'
Ona sinirli bakışlarımı gönderiyordum.

'Neden olacak yüreğime iniyordu mal! Dünkü mafya geldi sandım öldüm korkudan!'
dedikten sonra Che katıla katıla gülmeye başladı. Ben ise yüzüne sen iflah olmazsın bakışı atıyordum. Cidden fazla salak bir arkadaşım var.

Nihayet gülmesi durunca çoktan içeri girmişti.
Mutfağa gidip elindeki poşetleri bıraktı ben ise salona geçtim ve az önceki adneralin yüzünden hâla hızlı atan kalbimi dinlendirdim.

✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩

Selam tantuniler umarım beğenirsiniz

Neyse öpüldünüz🤞🏻💋~Maria

Bir Telefon Meselesi///~YİZHAN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin