4⏤͟͟͞͞✩

36 6 0
                                    

Che salona geçip kendini koltuklardan birine attı. Dün yaşadığımızla pek ilgilenmiyordu sanırım. Neşeliydi.

'Ee Zhanzhan ne yapıyorsun?'
Ona mal mısın bakışı attıktan sonra konuşmaya başladım.

'Cidden kafana hiç mi takmıyorsun?'dedim sitemle.

'Tabiiki de takıyorum ama fazla düşünmek hastalıktır hayatım hem belki şaka yapıyorlardır bizim gibi'

'Off'

'Neyse kalk, kahvaltı yaptın mı bu arada? Yaptıysan umrumda değil bir daha yapıyoruz birşeyler aldım marketten hadi kalk.'
diyip benden önce mutfağa gitti.Koltuktan hiç kalkasım yoktu. Hem Cheng gelmeden önce uzun bir süre boş boş yattığımdan hem de az önceki korkumdan kolayı ayaklarım tutmuyordu,vücudum uyuşmuştu. Kafamı geriye yaslamıştım ve sessizliğin be rahatlamışlığın tadını çıkarmek istedim. Sessizliğin tatlı dakikaları Cheng'in  rahatsız edici bağrışlarına daha fazla katlanmak istemeyerek yerimden yavaşça kalkıp  istemeyerek bende mutfağa ilerlemeye başladım. Ben geldiğimde Cheng çoktan marketten aldığı tatlı ve birkaç atıştırmalığı tabaklara koymuş ve masaya dizmişti. Yanına ise içecekleri doldurmuştu. Şuan ise dolapta içeceklere koymak için buzları arıyordu.

İşine odaklanmış olsa gerek geldiğimi fark   etmedi.
Masadaki sandalyelerden birine otururken;

'Alt bölümde' dedim biraz uzatarak.

Sesimle ani irkilmişti ve üzerine hafif eğildiği buzdolabından bana doğru döndü.

'Ahh, korktum haber versene gelirken!'
Sağ eliyle kalbini tutarken. Ben ise ona gülmekle meşguldum.

Che alt bölümdeki buzları alıp tek tek içecek bardaklarına yerleştirdi.
Oturmuş birşey yemeden öylece onu izliyordum.

'İlk önce buzları koyman gerekmiyor muydu ha?'

Bana kısa bir bakış attı.
'Onu biliyorum ama içeceklerin bu kadar sıcak olacağını hesaba katmadım, gelirken ısınmışlar.'

'Mn.' ağzımla onu hafif onayladım. Konuşmak istemiyordum. Bakışlarımı sabahtan beri karşımda olan fakat dikkâtimi çekmeyen masaya çevirdim. Geldiğimden beri Che ile uğraşıyordum. Masaya bakmamıştım bile.

Masa gayet güzel görünüyordu ve iştahımı kabarttığını söylemeliyim. Cheesecakeler geniş tabaklara dizilmişti, aldığı cipsleri tabaklara boşaltmıştı. (Arkadaşlar aklıma daha fazla atıştırmalık gelmedi.))

Çatalı elime alarak önümdeki tabaktan bir parça koparıp ağzıma attım. Birkaç saniye ağzımdaki lokmanın tadını çıkardım. Tadı güzeldi. Che seveceğimi bilerek almıştı anlaşılan. Cheesecak böğürtlenliydi. En sevdiğim...
Kek ile ilgilenirken bir yandan da bu olayı düşünüyordum. Şaka olmalı. Evet bu cümle ne kadar saçma gelse de içimde bir şeylerin üzerine şu serpiyordu. Ama içimi kemiren bir duygu daha vardı. Endişe. Ya başlarına birşey gelirse diye düşünmüyor değilim. Şahsen ben mafya olsam bana böyle bir şaka yapılsa takmam. Sonuçta koskoca bir mafyasın bazı ergen ve eğlence arayan gençlerle uğraşmazsın değil mi? Ama sorun şuydu ki ben resmen yardım isterken sesim inler gibi çıkmıştı. Ve bunu yaparken aklım neredeydi bilmiyordu bile. Umarım o mafya olan adam yanlış anlamaz ve evime gelmez.
Aileme söylesem mi acaba?
Nasıl tepki verirler. Evime kadar gelip beni kontrol ederlermiydi. Gerçi onlar Kore'deydiler gelemezler.

'Ee Zhanzhan bugün boş musun?' Che'nin sesi ile düşüncülerim bölündü. Kekim ise bitmeye yakındı. Kafamı kaldırdığımda Che bana sorgulayıcı bakışkar atıyordu.
Onu daha fazla bekletmeyerek cevap verdim.

'Hmhm sanırım evet, tüm gün yatacağım'
dediğim gibi yüzüne sırıtış belirdi.

'Oh oh ne güzel artık alışveriş merkezine benimle gelirsin artık. Üzerime bir şeyler alacağım'

Bir Telefon Meselesi///~YİZHAN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin