Ben gelmişemm oyfohfiyd
Selamün Aleyküm canikolar. Uzun bir bölümle huzurunuzdayım. İyi okumalar dilerim. Gözlerinize sağlık.
Aha da yorum yapmayanlarla küsmüşem
Üst dudağı dudaklarım arasına yerleşip kıvrıldığında alt dudağı da benimkileri sıkıştırdı. Tadını aldım. Temiz. Ferah. Yumuşak. Hafif de bir içecek tadı.
Karnım ağrısını arttığında neredeyse adet oldum sandım ama hayır, özel günümde değildim. Tek sebebi bu adamdı, beni ruhen etkilediği gibi bedenimde olan şeyleri karıştırmama da neden oluyordu.
Beni kendine çekerek daha derinden öptüğünde dudaklarım gülümseyerek kıvrıldı, kısa sürede düzlenmek zorunda kaldı çünkü Ataberk susuz kalmış gibi öpüyordu. Ben de ona karşılık veriyordum. Elimi kaldırıp ensesine koyduğumda o bendeki elini çekip rahatça kolumu hareket ettirmeme izin verdi.
Elini arabaya koyup ikinci bir temastan kaçındı. Nazik ama karmaşık bir öpüşmeydi. Aklımı başımdan almasına rağmen o anı yaşarken her şeyi hissediyor ve fark ediyordum.
Ataberk'i öpüyordum.
"Bu ne anlama geliyor?" Diye sordum geri çekildiğimde ama uzaklaşmadığımda. Gözlerine baktım çekinmeden. Her zamanki yoğun hallerinin iki katı yoğundu ve direkt bana bakıyordu.
"Biz neye yorarsak ona." Gülümsediğinde gözleri belli belirsiz kısıldı ve göz kapakları kıpırdandı.
Gözleri arasında gidip geldikten sonra elimi geri çektim. "Neye yoracağız?"
Gülümsemesi genişlerken serseri bir hal aldı. "Siz kızlar her şeyi en şeffaf haliyle duymaktan hoşlanıyorsunuz değil mi?"
"Sonunda bizi anlayan bir erkek." Sırıtıp kaşlarımı kaldırıp indirdim.
Hoş bir tonda güldü. Başını yana doğru çapraz bir hareketle hareket ettirdi, 'ben seninle ne yapacağım' der gibi bakarken. "Bunu Polat'a söylesem büyük ihtimalle yine sana aşık olduğuma yorardı."
"Bana aşık mısın?" Diye sordum abartı bir tonlamayla, olmadığını tabii ki de biliyordum.
Başını iki yana salladı. "Ama çok hoşuma gidiyorsunuz muhabir hanım."
"Hımm." Hafifçe geri çekilip sırtımı dikleştirdim, şehre baktım tekrar. Konuyu değiştirse miydim yoksa sussa mıydım diye düşünürken birinci de karar kıldım. Gergin ama rahattım, tuhaf bir ruh hali vardı üzerimde. "Türkiye'yi özledim." Dedim uzaklara bakarken.
Bana bakmaya devam etti. "Ben de." Dedi.
"Ne zamandır buradasın?"
"Hasret duyacak kadar." Dedikten sonra ayağa kalktı ve uçuruma doğru biraz yaklaştı. Ellerini ceplerine soktu, bacakları hafifçe iki yana açıktı ve takımının pantolonu bacaklarını çok iyi sarıyordu. Dik durdu. Arkası dönük James Bond'a benziyordu.
"James Bond'a benziyorsun buradan bakınca." Dedim tebessüm ederek. Dudaklarımı bilmeyerek yaladım.
"Benden daha çok Türkiye'de vakit geçirdiği kesindir."
"Nasıl?"
"Film çekimleri için İstanbul'daydı."
"Hangi film?"
"Skyfall..."
Duraksayıp az önce söylediği şeye geri döndüm. "Neden tatillerinde Türkiye'yi ziyarete gitmiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİSTİN KALBİ
RomanceO Nascar yarışlarının kralı, kraliçesi ise tam bir baş belası ve afet! 🏁🖤