"Acıyı tatmayan,
tatlıyı anlamaz."ღ
Hava sıcak,sıcağın içinde kafasına güneş çarpan tonlarca insan yığını. Tek tesellileri soğuk su olan para için kendini heba edenler.
Korkunç.
"Bir hafta süre koymuştur Aram ağa bir ton patatesi kamyona yükleyeseniz!"
Ve bir korkunç şey daha. Şu adam. İşin kaymağını yiyip dibi için insanları ezen şu adam. Hapishane misali tüm bireyleri tarlalara hapseden Aram ağa. Koskoca ağa!
Sesini çıkarma, işine devam et. Yoksa ezilirsin. Parasız kalırsın,yiyecek tek lokma ekmeğin olmaz. Buranın patronu o!
Uflama puflama isyan soluklarıyla beraber zorluklarla ağır çuvalların içine topladıklarını koyup kadın erkek fark etmeksizin kamyona yüklenir. Gün sonuna kadar aynı döngünün içinde emek terleri ve vücut ağrılarıyla devam ederler. Köy insanı bu, yorulur demek yok. Alışkındır neticede.
Hayır.
Alıştırılmaya mecburdur.
Ve işin sonunda eline küçük bir kağıt parçası vererek kendini senden üstün görür. Hor bakar. Halbuki şu gökteki yıldızları havada tutan bunun ahını havada bırakır mı sandın?
İşte böyle bir köyün kızı olan Asrın tüm atmosferi bozacak kadar garip duyguların içindeydi. Niye mi anlattım size bunları?
Doğduğundan beri olduğu yeri benimseyen kadın şuan ki yerini yadırgıyordu. Alışmadığını, haketmediğini düşünüyordu. Tüm nefret ettiği o köy halkı için üzülüyordu. O da biliyordu mecburluğu,zorunluluğu. Oradan gelip de rahat rahat her istediğini yapabilmek yüreğine koyuyordu.
Mutluydu,fevkalede.
İstediği bu muydu? Evet. Peki niye hala yüzünde güller açarken için solgundu?
Tüm gün avmnin içinde olta attılar. Girmedik mağaza kalmadı. Makyajdan tut kuyumcuya. Ordan içinde ki oyun yerine. Yemek bile yediler.
İlk defa gördüğü,yediği şeylerdi.
Eğleniyordu da.
Gülüşleri yeri göğü inletiyordu da içi kan ağlıyordu işte. O içinde ki ses var ya o ses, nasıl ihanet edip de bıraktın gittin onları diye bağırıyordu. Diğer insanların normal olarak baktığı şu şeyler ne de bulunmaz bir nimetti. Olmayanı vardı özendirirdi. İnsanı yüceltirdi. Olanı vardı. Gocunurdu, hep hata bulurdu. Memmunuyetsiz olurdu.
O anları detaylıca anlatmak istemedim size çünkü duygular net olmadıkça beyin hep karışık olurdu. Binbir türlü düşünce içinde hala gülüyor olabilmek hoştu. Güzel bir gündü işte. Hayır, hayatının en güzel günüydü. Unutmayacağı bir gündü.
Eşyalarla birlikte arabayla eve geri döndüler. Gittikleri sessiz yolu günü konuşurken eğlence içinde döndüler. Herkesin yüzü gülüyordu. Naz, kendini ebeveyn hissetmişcesine makyaj adına her şeyi Asrın'a göstererek anlatmıştı. Baba kız takı diye Asrın'ı altına boğmuşlardı. Moda ikonuymuşcasına beraber kombinlenerek kıyafet ve iç çamaşırı almışlardı. Yeni moda olan ama Asrın'ın üzerinde durmaktan korktuğu kiraz renginde ki topuklu ayakkabılar... kısacası her anı mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Güzeli
Genç Kız EdebiyatıBir kadının görevinin hala evlenmek ve eşine, çocuklarına bakmak olan bu eski köyün adetleri insanı intihara sürüklerdi. Hele bir de sizi doğuran annenizin, size bakan babanızın, yıllardır yan yana olduğunuz abileriniz de bu fikirde olup böyle davra...