Kulağıma dolan araba sesleriyle birlikte ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi hafifçe araladım. Araba farlarının ışıkları gözlerimi kamaştırdı, bunu engellemek amaçlı elimi gözlerime siper ettim. Siyah bir jeep sert bir frenle önümüzde durdu, gözlerimi kucağımda yatan Efser'e kaydırdım, gözleri hâlâ kapalıydı.
Yağmur ise artık yağmıyordu.
Önümüzdeki araba hariç diğer arabanın farları sönmüştü. Araba kapısının kapanma sesi kulağıma doldu, kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Silüeti seçilmeye başladığında elinde gördüğüm silahla yutkundum. Silah üstümüze doğrutulmuştu. Bunlar Efser'in arkadaşları mıydı?
Karşımdaki adam bana iyice yaklaşmış, gözlerindeki açık öfkeyi gizleme gereği duymadan bakıyordu. Uzun boylu, kumral bir adamdı. Ona selam vermek istesem de bakışlarından korktuğum için sustum, daha doğrusu nasıl konuşmaya başlama cesaretini bulamadım.
"Çek ellerini onun üstünden." Sert sesi refleksle elimi Efser'in saçından çekmeme neden oldu. Öfkeli çıkan sesi gerginliğini arttırmış, içimi huzursuz bir hisse boğmuştu.
"Ben, arkadaşına yardım etmeye çalışıyorum." Sesim şaşkın çıkmış, kaşlarım çatılmıştı. Sözlerime karşılık yüzünde alaycı bir gülüş oluştu.
"Biliyor musun? Sana gram güvenmiyorum." Nefret dolu sesi zaten çatık olan kaşlarımın biraz daha çatışmasına neden oldu. Beni tanımıyordu bundan emindim, peki karşımdaki bu herif tanımadığı birisi hakkında bu şekilde nasıl konuşabiliyordu?
Bakışlarım kucağımda savunmasızca yatan Efser'e kaydı, ona zarar vermek istiyor gibi mi gözüküyordum? Aslında tam tersi diye düşündüm, onu korumak için çabalıyordum.
"Efser'in başını hafifçe yere koy ve ellerini havaya kaldırıp kalk."
Cümlesinin sonuna kadar kademe kademe şaşkınlığım arttı. Suçlu muamelesi görüyordum. Kaşlarım yukarı kalkarken artan sinirimle birlikte konuştum.
"Ne saçmalıyorsun?"
"İkiniz de kesin sesinizi."
Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim, kahverengi uzun saçlı bir kızla göz göze geldik. Bakışları ruhsuz bir şekilde üstümde oyalandıktan sonra karşımda duran çocuğa dönerek konuştu.
"Ekin, saçmalama daha fazla. Efser iyi gözükmüyor, sorgulamanı başka zamana bırak." Konuşmanın sonuna doğru ses tonu azalmıştı. Sorgulama kelimesi tekrardan sinirimi bozdu ancak şu anlık susmayı tercih ettim.
Ekin silahını beline yerleştirirken aklı başına daha yeni gelmiş gibiydi. Gözleri Efser'e kaydığında kızı cevapladı.
"Ben Efser'i bu şekilde görünce kendimi tutamadım Ülkü."
Ekin hızlıca yanımıza adımladı ve hiç tereddüt etmeden Efser'in baş ucuna çömeldi. Efser'in kucağımdaki başını bana temas etmeden yavaşça kaldırdı ve kendi kucağına doğru çekti.
"Kardeşim?" Efser'e seslenişinde ki merhamet tonunu hissetmek, onun az önce bana öfke kusan çocukla aynı kişi olduğunu kavramakta zorlanmama neden oldu.
Efser hiçbir tepki vermemeye devam etti, içimdeki endişe arttı. Ekin'in bakışlarında da aynı endişeli tavır geziniyordu, bakışlarını Efser'den çekmiş az önce indiği arabanın yanında dikilen esmer bir çocuğa yöneltmişti.
"Ali, gel koçum."
Ali Ekin'in sesiyle koşarcasına yanımıza geldi ve Ekin'in yeni bir emir vermesini beklemeden Efser'in sağ omuz altına girmişti, Ekin de diğer kolunun altına girdi ve Efser'i kucağımdan kaldırdılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAFTA
General FictionYafta: Kişiye isnat edilen haksız suçlama. "Geçmişin, geleceğin..." Parmaklarını hafifçe saçıma değdi, bir tutam saçı parmağında oynattı. Acıyla kasılan kalbime rağmen geriye tek bir adım bile atamadım. "Farkında değil misin Serin?" Sesi soğuktu, he...