Karşımdaki silüet rahatını bozmadı bile sadece çığlığım ile yüzünü buruşturdu.
"Şşt, sakin ol."
Karşımadaki kişinin sesini tanımam hem rahatlamama hem de gerilmeme aynı anda neden olmuştu, bu çelişki beni şimdiden yordu. Bu herifle ilgili her şey bana bir çelişkiyi, arafı hatırlatıyordu. Ela ve yeşil arasında kalmış gözleri bile belirsizlikten nefret ettiğim ve en büyük belirsizlik olan arafı hatırlatıyordu.
"Ben de seni bekliyordum." Rahat sesi sinirimi bozarken ona küfürlü bir cevap vermemek için kendimle savaştım.
Aydınlanan odada ilk fark ettiğim şey yatağımın üstündeki bedeni olmuştu. Sırtını yatak başlığına yaslamış, boylu boyunca yatağımda uzanıyordu. Lilyum ise kolunun altına girmiş bulduğu sıcak bölgede huzurlu bir şekilde uyuyordu ve Efser'in elleri onun üstündeydi sabit hareketlerle sırtını okşuyordu. Gözlerimi sakin olmak istercesine, birkaç saniye birbirlerine bastırdım. Bu adamla her karşılaştığımda akıl sağlığımı korumak çok zor oluyordu. Ve şimdi Lilyum'un bu huzurlu hali içimde nedensiz bir öfkenin kabarmasına neden olmuştu.
"Ne işin var burada?"
Öfkeli sesime karşı kafasını sola yatırarak alaycı bir şekilde gülümsedi ama gülümsemesi gözlerine ulaşmıyordu. Gözleri sadece arafı değil, onlarca mezarlığın bulunduğu soğuk bir ormanı da hatırlatıyordu. Bu düşünce rahatsız hissetmeme neden oldu, onu tam anlamıyla tanımıyor olmak bunun en büyük nedeniydi.
"Kızdın mı yoksa?"
Benimle alay edişi iyice sinirlerimi bozarken sakin kalmak çok zordu. Ona doğru yürümeye başladım amacım kedimi ondan uzaklaştırmaktı. Neden böyle bir istekle hareket ettiğimi anlatabilmek çokta mümkün değildi.
"Evime izinsiz bir şekilde nasıl girebilirsin?"
"İzin alma gereksinimi duymadım?"
Rahat bir tavırla cevaplamıştı artık ne cevap versem bilemiyordum, rahatlığı beni sinirlendirmekten çok dehşete düşürüyordu.
"Burası benim evim." Sesim kızgın değil daha çok çaresiz gibi çıkmıştı, üzerimdeki etkisi öyle yoğundu ki ne düşüneceğimi ne konuşacağımı unutuyor kendime bile aptalca gelen tepkiler veriyordum.
Yanına vardığımda Lili'yi kucağından almak için ona eğildim, kedimin ona olan yakınlığı beni gerçekten rahatsız etmişti. Kedime dokunacağım sırada bileğimden tuttu, beni kendine doğru çektiğinde saçlarım yüzüne doğru çekildi. O bundan rahatsız olmazken ben kendimi geri çekmeye çalışmıştım ancak buna rahat bir hareket ile izin vermedi. Anlamsız ve gizliden gizliye korku barındıran gözlerim yakınımda duran yüzünü taradı.
" Ne yapıyorsun?" Ona yukardan bakarken temkinli sesimle konuştum.
Bileğimi ondan kurtarmak için tekrar çektim, Lilyum hareketlilikten sıkılmış olacak ki Efser'in kucağından atlayıp, kuyruğunu sallaya sallaya odadan çıktı. Fazla rahat ve umursamaz bir kediydi, çatılı kaşlarımla birlikte arkasından bir süre bakındım.
"O polisle ne işin vardı?"
Çatık kaşlarım düz bir çizgi halini alırken bakışlarım Efser'e dönmedi çünkü yakınımdaki yüzü dikkatimi dağıtıyor, doğru düşünmeme engel oluyordu. Bileğimi ondan çekmeye çalışırken o yatağımda oturur pozisyona gelmiş, dikleşmişti. Ne diyeceğimi bilemeyerek bir süre bekledim. Bu soruyu sorduğuna göre, onu -mantıken ikimizi- polise şikayet ettiğimi filan mı düşünmüştü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAFTA
General FictionYafta: Kişiye isnat edilen haksız suçlama. "Geçmişin, geleceğin..." Parmaklarını hafifçe saçıma değdi, bir tutam saçı parmağında oynattı. Acıyla kasılan kalbime rağmen geriye tek bir adım bile atamadım. "Farkında değil misin Serin?" Sesi soğuktu, he...