Bölümü 2

554 25 6
                                    

Evime geldim sonunda . Valizimle birlikte bahçe kapısının önünde kim bilir kaç saat bekledim . Kendime geldiğimde göz yaşlarım sel olmuş acıyla yanaklarımdan süzülüyordu. Cesaretim var , yok arası zihnimi yokluyordu. Sonunda " ben burda ne yapıyorum " dercesine kararlı adımlarla kapıyı araladım .

Bahçemde ki bütün çiçekler kurumuştu. Bakımsızlardı ama onlarla uğraşacak gücüm yoktu . Anahtarı iki tur çevirince evimin ahşap kapısı sonuna kadar açıldı . Hafifçe göz gezdirdim odalara. Herşey aynıydı . Ama çok şey eksik ...

Valizimi odama çıkardım. Eşyalarımı yerleştirip koridora doğru yürüdüm. Bir an gözüm anne ve babamın odasına takıldı . Kapı sonuna kadar açıktı . İçeriye hüzünle göz attım . Oda takımının yerini bir oturma grubu ve kütüphane almıştı . Dayım bir kaç özel eşyayı bana ayırmış ve odayı tamamen bozmuştu. Hayal kırıklığına uğramadım . Bundan haberim vardı . Büyük ihtimal bakıp kahrolmamı engellemekti tek amaç . Yapabileceğim pek birsey yoktu . Alışmam gerekiyordu . Ben Demir ailesinin kızıyım. Onlara layık olmam gerekiyor . Babam hep güçlü ol derdi bana. Hayatı herseye rağmen kucaklayan ol , derdi . Sonra annem ... Ne olursa olsun gülümsemeni yüzünden eksik etme , derdi . Bunlar bana bırakılmış vasiyetlerdi sanki . Biran gülümsemenin ardından hıçkıra hıçkıra ağladığımı farkettim. Ama söz veriyorum size bu son ağlamam . Siz rahat olun gittiğiniz yerde ... Bu son ...

Ben bütün bu olanlara başa çıkmaya çalışırken telefonun anlamsız melodisiyle kendime geldim . Kimin aradığına bakmadan telefonu kaldırdım . Kim olacaktı ki dayımdan başka .?

" Efendim dayıcığım ? "

" nasılsın kızım , bak bana her defasında söyletme senin bir evinde burda var unutma "

" iyiyim ben merak etmeyin beni . Biliyorum dayıcığım biliyorum . Şimdi kapatmam lazım ... odama yerleşiyorum . Seni seviyorum ... yengeme de söyle merakta kalmasın "

Ustaca bir hamle ile telefonu kapattım . Dayımın aklı bendeydi , biliyorum.
Her gün arayacaktı mutlaka . Ama yapacak birsey yok . Benim hayatla yüzleşmem gerekiyor . Destek almadan , kimseye sığınmadan. Çünkü kimse anne ve babam gibi olamazdı . Kimseye onlara sığındığım gibi sarılamazdım.

Bugün ki kotamı çoktan doldurmuştum. Merdivenlerden inerken , uyku gözlerimden her bir basamağa çakılır gibi düşüyordu. Salona geçip kanepeye uzandım. Düşüncelerim , anılarımla bir olmuş beynimi ele getirirken biraz gözlerimi dinlendirmek için kapattım . Gece çoktan hükmünü vermiş ve hava kararmıştı .

Gözümün içine giren güneşle birlikte kendime geldim . Afallıyordum. Neredeyim ben ? Kendime gelmek için doğruldum . Tabi ya kanepede uyuya kalmışım . Bu eve ne kadar çok güneş giriyor böyle ? Hemen Stor perdeleri indirdim. Bütün ev sabahın köründe karanlığa gömüldü . Böylesi çok daha iyi .

Mutfağa doğru sersem adımlarla ilerledim . Kahvaltı yapmanın iyi bir fikir olmadığına karar verdim . Canım birsey istemiyor . En iyisi bir kahve . Sert ve şekersiz tıpkı annemin kahvesi gibi. Her yorucu günün ardından mutlaka böyle bir kahve icerdi. Annemi düşünerek işe koyuldum. .

Kahvemden birkaç yudum almışken kapı ritimli bir şekilde çalmaya başladı . Kimdi bu ? . Tik tak tiki tak tak ... tabi ya kesin Koray bu . Ondan başkası böyle çalmaz ki kapıyı . Çocukluk arkadaşım , kardeşim , sırdaşım ... Kapıyı açınca fikirlerim beni yanıltmadı . Koray karşımda dikilmiş gülümsüyordu.

" içeri gel Koray kahve yapmıştım "

Yüzüme acıyla bakarken salona doğru yürüdü . Niye bana öyle bakıyordu ki ? Koray ' a ciddi olmak yakışmıyor . Onu çok nadir böyle görüyorum.

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin