Bölüm 3

348 25 6
                                    

Öfkeliyim... Hayata , şansıma , kaderime. En çok da kendime öfkeliyim.  Nasıl olurda bu kadar olumsuzluğu bir çırpıda üzerime çekerim . Kesinlikle kötü bir gün yaşamıştım.  Kafamın içindeki yönetmen bin türlü senaryo ile Levent'in evine beni yolcu etmiş ve bütün film bir anda iptal olmuştu . Hak etmiyorum bütün bunları ... Bu kadar yıpratıcı olamaz hayat . Bir türlü galip gelemiyorum ona karşı . Kıyısından köşesinden kaçamıyorum.  Kader buydu galiba . Herşey benim elimde ama yaptıklarım çoğu zaman yanlıştı .  Kime göre doğru bilmiyorum ama bana göre yanlıştı . Sorup anlamadan birinin karşısına dikilip hayal kırıklığına uğramam , bir kaç kelime için birinin ayağına kadar çağırılmam yanlıştı . Bir defa daha onun yüzünü görmeye tahammülüm yok . Yok İşte . Kendini beğenmiş , insanlarla alay eden birini daha görmeye tahammülüm yok . Levent Bey !  Sesiyle zihnime hükmeden ama sözleriyle kalbimi kıran Levent Bey ... Bildiğim birsey varsa o da seni görmek dahi istemediğimdir.

   Bir asırlık uykudan uyanıyormuş gibi hissediyordum . Bedenim değil de ruhum fena yorgunmuş.  Yatağımda doğrulup  saate baktım . Neredeyse öğlen oluyordu ... Bütün sersemliğim bir anda uçtu. Gözlerim tamamen açılmış içimi hafif bir pişmanlık kaplamıştı  .  Yatağımın tam karşısında onun hırkası duruyordu. Levent' in hırkası . Biraz abarttım sanırım . Dün gece çok öfkeliydim ve karşı konulması güç bir şekilde ondan nefret ediyordum.  Ama şimdi öyle değil sanırım . Sonuçta  benim için yağmurda beklemiş , hırkasını bana vermişti . Ama olsun . Yine de yaptığı kötü birşeydi...Şimdi hırkasını geri götürsem gururum yollarımı keser , götürmesem aklım kalır . O aptalı tekrar göreceğime aklım kalsın daha iyi !!!

  Üzerimi değiştirip kahvaltı için mutfağa gittim . Yiyecek pek birsey kalmamıştı . Ayak üstü birseyler atıştırıp evden çıktım . Evin yakınındaki markete doğru ilerlerken yollar bana  yabancı gibiydi . Sanki daha önce hiç yürümemiştim buralarda . Aklım bana dost değildi .

   Markete girince bir sepet alıp gördüğüm herseyi fazla fazla içine  atıyordum. O kadar çok dalmışım ki omzuma dokunan el ile sıçradım.  Kafamı çevirdiğimde Cenk  tam  karşımda  durmuş bana bakıyordu .

  Cenk benim lise aşkım . Okulu sevme sebebim . Ben ve benim gibi onlarca kız onu seviyordu . Onu seven kızlardan tek farkım asla sevdiğimi belli etmemiştim.  Sabırla onun da bana aşık olmasını bekledim ama boşuna . Hep arkadaşdık ve öyle kaldık . Kısa kesim dağınık saçları , mavi gözleri , gülümsemesi... Onu en son taziye günü görmüştüm ... Biran kalbim yerinden fırladı . Belli etmediğim duygularım içimi kavururken heyecan nefesimi kesiyordu.

" Naber Defne . Az önce gördüm de bi selam vereyim dedim "

Sesini özlemiştim. 

" iyilik . Nasılsın "

Heyecan sesimi titretiyordu.

" iyiyim ya okul falan işte ee sen ne yaptın üniversiteyi ? "

Boğazımı temizleyip cevap verdim .

" dondurdum.  Kafa dinlemem lazım "

Gülümsüyordu.

" iyi yapmışsın . Ya bak ne dicem akşam her zamanki Cafe de buluşalım mı ? Hem vakit geçiririz hem de eskileri konuşuruz "

Ne... beni lise de arkadaşlarla toplu gittiğimiz mekana davet ediyor . O zamanlar onunla orada yalnız olmayı uzun uzun hayal ederdim . Sadece ben ve Cenk . Ve şimdi sadece ben ve o olacaktık .

"Tamam akşam yedi de görüşürüz ."

  Eve nasıl geldiğimi bilemiyorum ... Ruhum bir kelebeğin kanat çırpması kadar özel bir efsuna bürünmüştü ve  hiç olmadığım kadar ben değildim bugün . Binlerce defa hayalini kurduğum bu buluşma için fazlasıyla hazırlıksızdım.  Çocuksu bir neşe vardı yüreğimde . Ama bir o kadar da korkuyordum.  Neden , niçin bilmiyorum. Bütün benliğimle korkuyorum ...

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin