Merhaba 🤍
Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Hikayeyi eş zamanlı olarak ınstagram hesabımdan pdf olarak da paylaşacağım. Fikir ve görüşleriniz benim için çok önemli yorumlarınızı buradan yapabilir, Twitter'da #KadifePerdeninArdında tagini kullanabilir veya ınstagramdan mesaj olarak iletebilirsiniz. Teşekkür ederim. 🌼
🎭
"Tevazu büyük kalpliliğin ayrılmaz vasfı imiş."
Haldun Taner, Ayışığında Şamata
🎭Keyifli okumalar.
Yazar'dan;
"Azra!"
Kabına sığmayan, harlı öfkesiyle kantinden ayrılan Azra giriş kattaki merdivenlere ulaşmak üzereyken, Yusuf'un ona yetişerek kolundan tutmasıyla durmak zorunda kalmıştı.
"Bırak!" diye soludu sertçe.
Kızın uyarısıyla tutuşunu yumuşatsa da kolunu bırakmamıştı kafası çorbadan hallice haldedeki Yusuf.
"Bir saniye durur musun Azra? Neler olduğunu anlamaya çalışıyorum."
Kızı merdivenlerin arka kısmındaki tenha alana çekerken kolunu ondan kurtaran Azra'nın yüzüne mahcup gözlerle bakıyor, durumu anlamaya çalışıyordu. Fakat tahammül seviyesi dibi boylayan kız adeta burnundan soluyordu. Yüzünü görmek, sesini duymak istemediği Yusuf'un yanından geçip gitmek için hareketlendiğinde bedeniyle ona siper oldu genç adam.
"Çekilir misin, seninle konuşmak istemiyorum!" dedi kız, mavi gözleri dolu doluydu. Yanakları hissettiği kızgınlıktan ötürü kızarmıştı. "Oldu işte, geçtin dalganı başın göğe erdi mi?"
Güç bela yutkundu Yusuf. Kafasındaki karmaşa tutuk bakışlarına da yansımıştı.
"Niyetim dalga geçmek değil, basit bir şaka yapmaktı. İstanbul'a yeni gelen birinci sınıflara yapılan bir şakadır bu. Akmar'daki o kalabalığa girip ufak bir çile çekmeniz için yapılır." dedi bir şeyleri düzeltme gayretiyle. "Zaten kitap da satışta olmazdı genelde olsa da fiyatını duyunca şaka olduğunu anlıyordu herkes. Kitabı alacağını asla tahmin etmemiştim, üstelik-"
Nefes almaksızın kendini açıklamaya devam eden Yusuf'u "Ama ben anlamadım ve aldım!" diye böldü tahammülü tükenmiş Azra. Tir tir titreyen incecik elini, göğüs kafesine tırmandırarak artık orada olmayan kolyesinin yerine bastırdı. Boş tenine dokunur dokunmaz gözlerindeki hazırda bekleyen yaşlar yanaklarına boşalmıştı. "Hem de canım kadar sevdiğim biricik anneanneme ölmüş dedemin aldığı ilk hediye olan kolyesini satarak aldım! O kolye bana emanetti anlıyor musun?! Senin basit dediğin şaka benim için koca bir vicdan yükü demek!"
O yükün sancısı kızın gözyaşlarının yakıcı etkisiyle yoğrulmuş Yusuf'un göğsüne de üflenmişti. Şakayı yaptığı için şimdiden bin pişmandı, beti benzi atmıştı. Boğazındaki mahcubiyet düğümü dikenli bir topuz gibiydi şimdi. Başı usulca yere eğildi. Çuvalladığını hissettiği nadir anlardan birini yaşıyor, nasıl toparlayacağını bilemiyordu.
"Yemin ederim böyle bir şeye sebebiyet vereceğimi bilmiyor-"
"Artık seninle görüşmek istemiyorum." diye böldü Azra onu. Tonlaması ve bakışları hem kırgın hem de kararlıydı. "Tek derdim hayallerimin peşinden koşmak senin eğlence anlayışına meze olmak değil." dedi ve havaya dikilen çenesiyle ekledi. "Lütfen uzak dur benden!"
Öyle bir çıkmaza sürüklenmişti ki Yusuf, aklındaki her şey kızın hüzün deryası bakışlarıyla silinip gitmiş tutunacak dalı kalmamıştı. O bakışlardaki hüznü yok etmek, hiç el değmemiş bir deniz kadar berrak ve ürkek maviliklerde görmeye alıştığı naif parlaklığı geri istiyordu. Hem de çok istiyordu. Ama nasıl yapacağını bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadife Perdenin Ardında
Romance"Mevsimlerden papatyayı severim. Sonra seni. Sonra yine seni. Ve hep seni..."