Son-9 : O Gün

67 15 39
                                    

O gün istesem de istemesem de gelmişti. Sabahın erken saatleri olduğunu düşündüğüm bir vakit bahçeye açılan büyük kapı büyük bir gürültü ve sessizlik eşliğinde açıldı. Yataktan kalkıp ne olduğunu izlemeye giden benim gibi yeni gelenler merak ve korkuyla yaklaşık 30 gardiyanın taşıdığı ringe bakıyordu. Simsiyahtı. Halatları, zemini, direkleri. Tümüyle karanlığa hapsedilmişti. Sanırım açıklığın dörtte birini kaplıyordu. Gerçi eğer düşündüğümden farklı olmazsa orada 14 kişi ya da düşündüğümden farklı olursa 12 kişi olacaktı. Dövüş kulübünde dahi büyük ringler 2 kişi için çok dar geliyordu. Bu yüzden de kalbim korku ve endişeyle atarken onu sakinleştirmekle uğraşamadım. Gardiyanlar o denli ruhsuzdu ki birazdan taşıdıkları bu dövüş ringinde birden fazla insanın öleceği siklerinde bile değildi. Sanırım onları da anlamak gerekirdi. Normal hayatımda bende öyleydim. Sırf işten kovulmamak için yapılan tüm haksızlıklara göz yummuştum. Şimdi de bir fark yoktu. Onlarda hayatta kalmaya çalışıyordu.

Ufak tefek bir şeyleri düzelttikten sonra o yaklaşık 30 gardiyan arkalarına bakmaya tenezzül etmeden açıklıktan çıktılar. Kapı yine aynı şekilde kapandı. Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Benden de öyle.

"İlk zamanlar çok büyük olduğunu düşünmüştüm. Ama orada olanlar için çok ufak olsa gerek."

Felix de benim gibi dövüş ringine bakarken dediği ile orada olmayı isteyip istemediğimi sorguladım. Bir şekilde ya ben ya da Hyunjin orada olmalıydık. Yani her halükarda bu deneyimi tadacaktım.

"Diğer bloklardan kiminle dövüşeceğiz?"

Omuz silkip geri yatağına yürüdü. Yüzüstü kendini yatağa bırakmadan önce bana cevap verdi.

"Geldiklerinde öğreneceğiz."

Felix geri uyumuştu. Ama ben uyuyamamıştım. Gözüm daima ringe kayıyor ve bir darbeden en muhtemel nasıl kaçacağımı düşünüyordum. Sanırım burada idman yapmamak büyük kayıptı. Changbin'in neden saatlerce o spor aletleriyle zaman geçirdiğini şimdi daha iyi anlıyordum.

"Sorun değil Seungmin."

Ancak istemsizce dudaklarım ekledi.

"Çünkü hep sorundu."

Yaklaşık 3 saat geçti. Belki de 1. Her şekilde insanlar yavaşça odalarından çıkmaya başlamıştı. Önce 1.kattakiler ulaştı ringe. Sonra da 2.kattakiler. Her kattan yeni gelenler açıklıkta küçük bir topluluk oluşturdu. Bazıları korkuyla tırnağını yerken bazıları bahçeye açılan kapıyı yumrukluyordu. Burada olmak zorunda oldukları ölmek zorunda oldukları anlamına gelmiyormuş. Yani en azından bağırıp çağıran adam söylüyordu bunu. Sanırım 1.kattandı. Altındaki mor eşofman zayıf bedeninden ha düştü ha düşecekti. Ağlayıp zırlamaya başlamadan önce ağzından salya aktığını bile gördüm. Yine de kimse benim kadar o adama dikkatli bakmamıştı. Büyülenmişçesine ve korkuyla silah halatlarla çevrili ringi inceliyorlardı. Ancak o adam ne hikmetse buradan çıkabileceğini ve gardiyanlara kafa tutacağını düşünmüştü. Şimdi de bir gardiyanı tekmeleyip duruyordu. Sonra bir anda yine kapıya gidip sıska vücudunun güçlü bir işleve dair en ihtimal dışı uzuvlarındaki elleriyle yumruklarını demir yığınına geçirdi. Herkes öylece bakıyordu. Gardiyanlar bile seslerini çıkartmıyordu bu küçük isyanlara.

"Korkuyor musun?"

Hyunjin'in göğsü sırtıma değmişti. Olabildiğince yaklaşmıştı bana.

"Beni koruyacağını söylemiştin. Sözünü tutup tutamayacağını merak ediyorum."

Öyle ciddi söylememiştim bunu. Sesimdeki alaycı ton zaten kendini yeterince açık ediyordu. Ama o bir şey demedi. Sadece güldü. Ardından bedeni bedenimden uzaklaştı. Emin adımlarla kapıyı yumruklayan adama yürüdü. Ben kaşlarımı çatıp onun ne yaptığını izlerken Jeongin ve Jisung yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu. Hatta bir an Jeongin soran gözlerle bana göz kırptı. Ben ise omuz silkmiştim sadece. Sonrasında ise hiç beklemediğim bir şekilde Hyunjin kapıyı yumruklayan mahkumu yakasından tutup kapıya yaslayarak vurmaya başladı. Gözlerim irice açılırken metal sesine vurulan yumruk sesi yerine bir vücuda vurulan yumruk sesleri tüm duvarları sarmıştı.

Hapis : Ben 4048 | HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin